Başta Ankara olmak üzere, İstanbul, Paris ve Brüksel’deki terör saldırıları, hayatımızı derinden etkiledi. Terörle yaşamaya alışmamız gerekmiyor ama bu tür durumlarda nasıl davranılacağını bilmemiz çok önemli. Örneğin Brüksel saldırılarında, yayın yasağı uygulanmadı, yetkililer telefon yerine internetten iletişim yapılmasını istedi, operatörler ücretsiz internet paketi sundu, ulusal ve yerel yönetimler Belçika’nın iki resmî dilinde artı İngilizce olarak Twitter üzerinden anlık bilgilendirmeler yaptı.
Görünen o ki, bundan sonra terör saldırılarına her zaman her yerde maruz kalma riski taşıyacağız. Terör saldırıları dışında doğal afetler de insanlığın önünde potansiyel bir risk olarak duruyor. Terör saldırısı veya doğal afet olsun, hemen sonrasında ilk ihtiyaç duyulan şey iletişim ve haber alma. Olayların içinde kalanlar yardım çağrısı ve neyin içinde bulunduğunu anlamak, yakında olanlar ilk elden bilgi alarak güvenli bir yere geçmek ya da sağ salim olduklarını bildirmek, uzakta kalanlar ise ne olup bittiğini öğrenmek için haberleşmeye ihtiyaç duyar. Şebekeler, verimlilik açısından herkesin 24 saat birbirini aramayacağı düşünülerek planlanmış ve kurulmuş olduğundan, telefon araması yoğunluğundan dolayı talebe cevap veremez hale gelir ve çöker. Bu anlarda sesli aramalar yapılamaz ancak internet ve SMS yavaş da olsa çalışmaya devam eder.
İşte, bu tür durumlarda, anlık iletişim ve bilgilendirme hayatî derecede önemli hale geliyor. SMS ve WhatsApp bireysel iletişim kanalı, sosyal medya ağları ise genele yönelik anlık haber, bildirim ve durum takibi kanalı olarak kullanılabiliyor. Çoğu zaman, anaakım medyanın ver(e)mediği, yetişemediği anlık haberler, sosyal medya habercileri ve yurttaş gazeteciliği sayesinde geniş kitlelere ulaşma imkânı bulabiliyor.
Türkiye’de sosyal medya krizlerde doğru kullanılmıyor
Özellikle Twitter, anlık iletişim sağlaması ve hashtag ile konuyu odaklaması açısından kriz durumlarında en önde yer alıyor. Öyle ki, gelişmiş ülkelerin yerel yönetimleri, polis departmanları, itfaiyeleri, sağlık mensupları, herhangi bir doğal afette veya terör saldırısında doğru ve güncel bilgileri aktarmak, bilgi kirliliğini önlemek, manipülatif içerikleri yanlışlamak, vatandaşları yönlendirmek, arama kurtarmaya destek olmak için Twitter’ı aktif bir biçimde kullanıyor.
Türkiye’de sosyal medya, ne yazık ki, felaket ve kriz durumlarında doğru ve aktif olarak kullanılmıyor. Ulusal ve yerel yönetimler, hem şeffaf değil hem de bu tür durumlarda bilgi sağlamak ve yönlendirme yapmaktan uzak. Haber sağlamakla görevli anaakım medyanın bir kısmı siyasileri ve yöneticileri korumak, bir kısmı ise kıyasıya eleştirmek güdüsüyle sosyal medyayı amacından farklı kullanıyor. Türk sosyal medya kullanıcıları ise felaket durumlarında bilgi kirliliği yaratmakla kalmıyor, sosyal medyayı ötekileştirme ve nefret söylemiyle dolduruyor.
Yayın yasağı ve sosyal medyaya erişimin yavaşlatılması ise apayrı bir konu. Felaket ve kriz durumlarında, sosyal medyadan yararlanmak yerine Facebook ve Twitter’a erişim yavaşlatılıyor, üstüne medyaya uygulanan yayın yasağı tedbiriyle güncel ve doğru habere ulaşılamıyor. Halbuki, bu konuda alınacak çok ders var. Başta kurumlar ve toplum önderleri olmak üzere ilkokuldan başlayarak sosyal medya etkin olarak anlatılmalı, kriz durumlarında sosyal medya kullanımı teşvik edilmeli, kurumlar politize olmaksızın sosyal medyayı etkin ve yerinde kullanmayı öğrenmeli.
Yorumlar