Yaz aylarını bunalarak yaşıyoruz. Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer Yönetimi (NOAA) dünyanın, Haziran 2015’te 1880’den bu yana yaşadığı en sıcak yılı geçirdiğini açıkladı. Hatırlanacağı gibi, geçtiğimiz yıl da aynı kurum tarafından “rekor sıcaklık yılı” ilân edilmişti. Artan sıcakların sebebinin ise insan kaynaklı küresel ısınma olduğu düşünülüyor. İklim değişikliği ve sıcaklık artışları, binlerce kişinin ölümüne yol açtığı gibi, küresel ekonomiyi de olumsuz etkiliyor. Yapılan hesaplamalara göre, iklim değişikliğine bağlı doğal afetler yılda en az 1,2 trilyon dolar zarara yol açıyor.
Daha önceleri de, geleceğin kırılma noktalarından birinin, iklim değişikliği olacağını söylemiştim. İklim değişikliği, kent yaşamını, alışveriş alışkanlıklarını tamamen değiştirecek bir olgu olarak hayatımıza girecek.
E-ticaret altyapısı sağlayan Bilginet’in geçtiğimiz ay basınla paylaştığı metinin arka planında bu dönüşümün ipuçlarını alabiliyoruz: “İnsanlar klimalı ortamları tercih ediyorlar. Teknolojinin ve internetin yaygınlaşması ile birlikte, aşırı sıcaklarda evlerinden veya ofislerinden çıkmamaya özen gösteriyorlar. Doğal olarak da, temel ihtiyaçları dâhil alışverişlerinin çoğunu e-ticaret üzerinden yapıyorlar. Bir kültürel değişim yaşanıyor. Yaşanan bu değişim, e-ticaret sektörü ve online alışveriş için bir kırılma noktası olacak”
Aşırı sıcaklar veya değişkenlerin daha dinamik olması, dijital reklamcılığı da etkilemiş durumda. Moment marketing de (anlık değişimlere uygun reklâm talimatları ile çalışan pazarlama anlayışı) kavurucu sıcaklara uyum sağlamış. CREP Digital Yönetici Ortağı Sinan Tan’ın tespitlerine göre, müşterileri, sıcaklığın en yüksek olduğu saat dilimlerinde moment marketing yaparak, dijital iletişim kanallarında kendi ürünlerinin reklamını hedef kitleyle çoktan buluşturmaya başladı bile. CREP Digital, oluşturduğu modelle bir dondurma firmasının reklamını, hedef kitleye sıcaklık 35 dereceye çıktığında gösterebiliyor. Ayrıca “TV Sync” ile birlikte, bu model hem hava sıcaklığını, hem de dondurma firmasının TV’de gösterilen reklamını eşleştirip, evinde veya ofisinde oturan hedef kitlenin tüm ekranlarında “sıcaklık artışına” paralel, ürünün reklamını görmesini sağlayabiliyor.
Bu dönüşüme en uygun girişimlerden biri olan getir.com’un da bugünlerde ilgi görmesinin sebebi, bence kültürel değişimi iyi okumuş olması. İklim değişikliğinin etkileri artıkça, bu tip hizmetler hayatımızın vazgeçilmezi olacak.
“Getir de getirelim” sloganıyla yola çıkan akıllı telefon uygulaması Getir, yaklaşık 200 çeşit günlük ihtiyaç ürününü bulunduğunuz noktaya ortalama 10 dakika içerisinde getiriyor. İki sene önce kurulan BiTaksi’nin kurucusu Nazım Salur’un ve GittiGidiyor kurucularından Serkan Borançılı’nın yeni girişimi olan Getir’in rekabet üstü özelliği, portföyündeki ürünleri ortalama 10 dakika içerisinde kendi kuryeleri ile 7/24 getirmesi. Şu an sadece İstanbul’da hizmet veriyor. Avrupa yakasında Florya’dan Sarıyer’e, Anadolu yakasında ise Beykoz’dan Maltepe’ye uzanan bir bölgede hizmet veriyor.
Getir’in yaratıcısı Nazım Salur’a bu projenin çıkış noktasını sordum. Salur, projeyi ve amaçlarını şu şekilde tanımladı: “Mobilde önce hava durumuna baktık, e-postalarımızı aldık, oyun oynadık, bunlar hep insan ile teknolojinin karşı karşıya geldiği şeylerdi ve tek yönlüydü.Bugün örneğin Getir’de yaptığımız şey, tek yönlü değil, çift yönlü. Mobil uygulamayı, gerçek hayata indirgiyoruz. Mobil cihazınız uzaktan kumandanız haline geliyor.”
İklim değişikliği ve mobilin hayatımıza daha fazla girmesi alışveriş kültürümüzü değiştirecek.
İyi mi, kötü mü? Karar sizin!
Yorumlar