Skip to main content

Uluslararası Tasarımcılar Örgütü tarafından “2014 Yılın Tasarımcısı” ödüle değer görülen ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Hakan Gürsu için söyleyecek çok fazla şey var. Mucize teknesi Volitan, yanmayan çaydanlık, ağaç serası ve susuz itfaiye gibi ses getiren inovatif çalışmaları ve yıllardır kazandığı başarılar ile dünyanın takdir ettiği bir tasarımcı. Kasım sayımızın kapak tasarımını hazırlayan Gürsu ile tasarımın bugününü ve geleceğini konuştuk

İyi bir tasarım sizin için ne ifade ediyor?

En basit tanımı ile tasarım; merkezinde “insan” olan estetik ve rasyonel bir problem çözme sanatıdır. Bu tanım içinde rasyonellik kavramı malzeme ve teknolojik alanda bilinen değerler (üretim, teknoloji, kaynak ve diğer) sistemini ifade etmekte, estetik kavramı ise; evrensel beğeni düzleminde yüksek bir performans çizgisine yaklaşma düzeyi olarak yorumlayabiliriz. Rasyonellik ayrıca, bir ürünün kaçınılmaz olarak sahip olması gereken tüm akılcı unsurları (üretilebilirlik, satılabilirlik, maliyet) gibi olmaz ise olmazları da tanımlamakta.

Gelişen talepler doğrultusunda ise iyi tasarım tanımının bunların dışında beklentileri de olan dinamik bir sürece dönüştüğünü de artık görmemiz gerekiyor. Diğer bir deyişle küresel rekabet sisteminde bir “hikâyesi” ve bir “mesajı” olan ürün ve ürün gruplarının giderek daha çok talep edildiğini de gözlemliyoruz. Dolayısıyla iyi tasarım bildik problemlere ve tanımlara yeni bakış açıları katmak, anlamı sorgulayarak çözümlere farklı yaklaşmak ve sıra dışı sonuçlara ulaşılmanın yolunu açma başarısı olduğu gibi diğer bir deyişle de ezberleri bozmak veya yıkmak olarak da yorumlanabilir. İşte tüm bu tanımlar, tasarım kavramını inovasyon süreçlerinin ayrılmaz bir parçası haline de getiriyor. Son olarak küresel rekabet sisteminde, tasarlanmış ürünün tüm maliyet içerisindeki etkisi yüzde 5 iken, satış üzerindeki etkisinin yüzde 70 olduğunu gördüğümüzde, iyi tasarımın aslında ne kadar etkin bir unsur olduğunu tartışmaya da gerek kalmadığı ortaya çıkıyor.

Teknoloji geliştikçe tasarım bundan nasıl etkileniyor?

2006 yılında AB’nin yeni inovasyon tanımının netleşmesi ve inovasyon süreci belirleyen üç temel bileşenin yeniden tanımlanması ile birlikte tasarım; süreci bilim, teknolojinin yanına yerleşerek stratejik kazanımlarına geçerlilik sağlamıştır. Günümüzde sürdürülebilir (ARGE) süreçlerinde gelişen veya geliştirilen teknolojinin ve teknolojik tüm buluntuların, ülkeler için katma değere dönüşmesinin tek geçerli yolu, o ürünlerin hızla ürünleşerek sokaktaki insanın hayatında yer alması ile mümkün olduğunu tartışmaya gerek olmadığı ne kadar açık bir gerçek ise; teknolojinin ürünleşmesinde tasarım ve üretim süreçlerinin rolünün stratejik önemi de artık kaçınılmaz bir başka küresel gerçeğimiz olarak artık karşımızda durmakta.

Hakan Gürsu ve ekibi Designnobis’in tasarladığı ürünlerden “Infinite Light”

Diğer taraftan, gelişen teknoloji ve malzeme imkanlarının sürekli olarak artması, tasarımcının elindeki seçeneklerini giderek artırırken, sorumluluklarını da artırmakta olduğunu da altını çizmekte yarar var.

Dün malzeme ve teknoloji henüz yeterli olmadığı için üretilemeyen veya üretimi rasyonel olmayan pek çok ürünün, gelişen olanaklar ile üretilebilir hâle gelmesi önemli bir kazanım olarak tasarımcıya sunulurken, ürünlerin üretim aşamasından itibaren çevreyle olan ilişkisi, enerji tüketim düzeyi, ve yaşam ömrünü tamamlanması sonucunda ne şekilde yeniden değerlendirilebileceği sorumluluklarının çözümünde tasarımcının rolünün giderek yaşamsal olduğunu da unutmamamız gerekiyor. Çünkü artık gelişmiş toplumlarda ürünün çevre ile uyumu ve üretim yöntemleri, malzemesi ve geriye dönüşümü gibi stratejik başlıklar, bilinçli tüketicinin ürün seçiminde önemli etkenlere dönüşürken, küresel rekabet sisteminin şartlarını da giderek ağırlaştırmakta.

Sizce ürün tasarımı tüketici eğilimlerinde ve satışta ne derece önemli bir kriter?

İlk bölümde de ifade ettiğim gibi, günümüz koşullarında tasarlanmış ürünün ortalama bir ürün maliyetine yüzde 5 ‘lik bir ek yük getirirken, satış üzerinde ölçülebilir artış etkisinin ortalama yüzde 70 olduğunu ve günümüzde nitelikli ve yaratıcı ürün beklentisi giderek yükselme eğilimi de gösterdiğini de görebildiğinizde her noktada “iyi tasarlanmış” ürünün etkisini tartışmaya gerek bile kalmadığını görüyoruz. Küresel rekabet sisteminde lider markaların sürekli olarak farklı olana, sıra dışı olana, gelişmişe ve geliştirilmiş ürün ve teknolojilere yönelmesinin arkasında yoğun araştırmalar ve süreçler olduğu görebildiğiniz noktada, tasarım sürecinin de bu çalışmalarda önemli bir yer tuttuğunu görmekte hiç zor değil. Diğer taraftan tasarım süreci dendiğinde ise, fiziksel olarak bir nesnelleştirmenin ötesinde çok disiplinli ve yoğun araştırmaların konuşulması gerektiğini de unutmamak gerekiyor.

Marka tarafının ve üretim kısmının yakınlaşmasında tasarımın rolü nedir?

Tasarım odaklı sürecin odağında ise “akılcı çözüm” ve “akılcı ürün geliştirme” süreçlerinin yer aldığını görebildiğinizde, elinizdeki problem için mevcut değerler sistemine (üretim, malzeme, teknoloji ve pazar koşulları, tüketicinin henüz karşılanmamış ihtiyaçları) en uygun çözümler ile önce bölgesel ve sonra küresel rekabet yaratmak, pazara farklı çözümler sunma amacını netleştiriyor.

Batı dünyasında tasarım odaklı ürün geliştiren çok önemli şirketlerin yükselişi incelendiğinde ise kaçınılmaz olarak bu süreçlerin yaşandığını ve giderek daha yoğun bir şekilde de yaşanmakta olduğunu görüyoruz. Bugün küresel rekabet sisteminde stratejik markaların önemli ikonik ürünlerinin aslında hep bir şekilde yoğun bir tasarım süreci geçirmiş ve deneyimlenmiş ürünlerden oluştuğunu da gözlemliyoruz. Tasarım süreçleri ve geliştirilen ürünler disiplinlerarası ekipler tarafından yaşanabildiği ve paylaşılabildiği düzeyde küresel başarıyı yakalamakta. Dolayısıyla artık problemi salt işlevsel olarak çözen, biraz estetik biraz teknolojik bir ürünü bilinçli tüketici ve kaçınılmaz olarak rekabete soyunmuş üreticinin beklentilerini karşılaması giderek zorlaşırken, bir ürünün salt estetik değerleri ile küresel rekabet sisteminde yukarı taşımanın pek de mümkün olmadığını görmek de gerekiyor.

Hakan Gürsu ve ekibi Designobis’in tasarladığı ürünlerden “Steam”

Günümüzde nitelikli tasarım süreçleri, çok girdili problemlerin çözümünü gerekli kıldığı gibi, hedef tüketicinin yaşam deneyimi ve alışkanlıkları ile beslenen, teknoloji ve malzemeyi rasyonel bir şekilde kullanan ve dünyanın çevre, enerji ve dönüşüm sorunları ile barışık olabildiği kadar başarılı ürünler ortaya koyabiliyor. Markaları değerli yapan, farklı ve çizgi dışı ürünleri ve satış sonrası hizmetleri kadar sürdürülebilirlikleri ile ve ürünleri farklı ve rekabetçi kılan ise; tasarım odaklı bir süreç içinde yakaladıkları başarı düzeyleri olarak karşımıza çıkıyor.

Sizce ürün ve kategori bağımsız geleceğin tasarımlarında belirleyici unsurlar neler olabilir?

Teknoloji ve malzeme olanakları kadar değişen tüketici ihtiyaçları da kategori dışı yeni ürünlerin ortaya çıkışında önemli bir etken olarak önümüze geliyor. Dün hiç olmayan bir ürün ve ürün grubunun insan yaşantısına girmesi ile birlikte yaşam kültürü ve ilgili ürün grupları radikal değişimlere sahne oluyor, olmakta ve yoğunlaşarak artacak gibi durmakta. Çok yakın bir gelecekte, giyilebilir teknolojik ürünler bu tanıma en uygun örnek olarak önümüze geliyor, daha yoğun olarak da önümüze gelecek. Diğer taraftan gelişen üretim imkânları ve potansiyeli, tasarımcıları salt ürün tasarlayıp üretmekten daha yoğun bir şekilde artık sistem ürünlere, matematik modellere dayalı binlerce çeşidi aynı anda tasarlamaya yöneltecek imkânları da yaratıyor. Biz buna kısaca sistem tasarımı olarak bakıyoruz. Bir ürün tasarımı yerine, tüketici ve üreticiye binlerce seçenek sunan modellerin tasarımı olarak görmek de mümkün.

Hakan Gürsu ve ekibi Designobis’in tasarladığı ürünlerden “Mr. StickMan”

Ürün tasarım sürecinde tasarımcı, problemlere insan odaklı yeni bir bakış açısı ile yaklaşırken; mevcut olanla tatmin olmamak, sürekli “neden” ve “neden olmasın” diye sormak üzerine kurulu bir süreç olduğunu görüyoruz. Gelenekseli kıran ve ezberi bozan, radikal değişimleri farklı dizinimlerde görebilen nitelikli tasarımcıların giderek ayrıştığı bir farklı bakış açışı olarak yorumlayabiliriz.

Teknoloji dünyasına baktığınızda -mobil cihazlar, TV, otomobil fark etmez- tasarımını beğendiğiniz ürün ya da markalar neler?

Tasarlanmış ürünlerin hali hazırda dünyadaki alıcı kitlesinin dünya nüfusunun sadece yüzde 10 düzeyinde kalması aslında bu sürecin yeni başladığını bize gösteriyor. Günümüzde tasarımcılar, sosyal sorumluluk çerçevesinde dünyanın sorunlarına yönelik çözüm arayışlarında önemli aktörlere dönüşüyor. “Design for others”, “sosyal sorumluk için tasarım” gibi önemli temalara yönelik ürünler ve az gelişmiş ülkelerdeki üretim dışı kitlelerin de ihtiyaçlarına yönelik çabalar kadar insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ürünlerdeki artışlar da bu çerçeve de insanlığın geleceği ve sürdürülebilir bir barış için önemli girişimler olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, kişisel olarak heyecan duyduğum ürün grupları özellikle “diğerleri için tasarım” adı altında yer alan ürün gruplarına yönelik ürünlerde yoğunlaşıyor. Gerçekten insanlığın temel ihtiyaçlarını karşılamaya ve bir parça bile olsa onların yaşam kalitesini artırmaya yönelik çabaları yürekten destekliyorum. Bu çerçevede geliştirdiğim pek çok ürün de dünyada çok talep görüyor ve ödüllendiriliyor. Bu çabanın içinde yer almak, arayışlarımı sürdürmemin en önemli sorumluluğu olarak önümde duruyor.

Sizin gibi çok değerli isimler dünyada tasarım konusunda ödüllere layık görülürken, Türk markaları tasarım konusunda çok da istenilen noktada değiller. Sizce eksik ya da yanlış yapılan noktalar neler?

Dünyada yenilikçi fikir arayışında talebini artırma eğilimi sürerken ülkemizde hâlâ, yaratıcı ve yenilikçi fikrin bir girişimci marifeti ile finansmanı noktasında çok ciddi sıkıntılar olduğunu da görmek mümkün. Diğer bir deyişle, küresel rekabet için vizyoner bir bakış açısı ile geleceğin ürünlerini önceden görmek ve geliştirme becerisi lider markalar için kaçınılmaz iken; ülkemizdeki üreticilerin hala müşterisi olan malı üretmekle yetinmesi, veya dünyada hâli hazırda üretilmiş ve satan malların benzerlerini üretme konusundaki kötü alışkanlıkların orta ve uzun vadede sonuçları önümüzdeki en büyük engel. Yaratıcı fikrin finansmanı ve bedellendirilmesi aşamasında gerekli şartların oluşumu ve uygulamaya geçilmesi için alınacak çok yol olduğu da ortada.

Hakan Gürsu ve ekibi Designobis’in tasarladığı ürünlerden “Lounge Chair”

Özellikle küçük üreticilerin nitelikli ürüne ulaşma ve ürünü geliştirme konularında yaşadığı sıkıntılar ve imkânsızlıkları aşma noktasında, tasarım odaklı çözüm üreten bağımsız birimlere giderek ihtiyacın arttığı bir sürecin yaşıyoruz. Türkiye‘nin katma değeri yüksek ve rekabetçi ürün ihtiyacının giderek yüksek sesle ifade edildiği bir döneme girildiğini görmek fazlası ile mümkün gözüküyor. Yüzde 98 KOBİ’ye dayalı bir sanayi üretiminin KOBİ verimliliği açısından yüzde 40’da kalması, nitelikli ürün geliştirme noktasında KOBİ odaklı sanayi alt yapısının yetersizliği ve sıkıntılarını ortaya koyuyor. Diğer taraftan, KOBİ’lerin ekonomik gücü, kendi bünyelerinde ARGE ve ürün geliştirme alt yapısını oluşturma ve tasarım süreçlerinin orta ve uzun vade finansmanın sürdürülebilirliği noktasında yetersiz olduğunu görüyoruz. Bu noktada çözüm odaklı en rasyonel yaklaşım ise; tasarım odaklı sürdürülebilir inovasyon desteği verebilecek “nitelikli” bağımsız yapıların oluşturulması ve mevcut alt yapının desteklenmesi noktasına bizi getiriyor. 2006 yılında ODTÜ Teknokent bünyesinde kurduğumuz Designnobis şirketi bu açılımda bir ilk olarak ağırlıkla KOBİ’lere yönelik nitelikli ürün geliştirme hizmeti verirken; katma değeri yüksek ve ihracat potansiyeli olan nitelikli ürün geliştirme ve üretme konusunda sayısız örneği hayata geçirmiş durumda. Gerekli destekler sağlandığında ise bu desteğin katlanarak büyüyebileceğini yaşanan başarılı örneklerle kanıtlamış bulunuyoruz. Temel sorun, müşterisi olan, yurt dışında satan malı “tekrar” veya ucuz, benzer üretme konusundaki yaygın alışkanlık olarak gözüküyor. Dolayısıyla yeni ürün talebi yerine, ürünü uyarlama ile yetinen bir üretim alt yapısı önümüzde duruyor. Bu açılımı ile küresel rekabet sisteminde nitelikli mal üretmenin söz konusu olmayacağını; aksine sadece ucuz işçilik ile rekabet ederken orta gelir kapanında sıkışıp kalacağımızı da artık görmek gerekiyor.

Hakan Gürsu ve ekibi Designobis’in tasarladığı ürünlerden “Modular Hand Tools”

Bireysel tasarımcıların yerini artık giderek çok merkezli kurumsal tasarım şirketlerinin aldığı yeni bir dünya düzenine geçildiği değişim yıllarındayız. Bu değişime hızla karşılık verebilen yapıların avantajı yakalayabileceğini ve zaman içinde güçlenebileceğini mevcut sonuçları ile fark ediyoruz. Henüz tasarım alanında dünyanın 10 yıl gerisinden gelen ülkemizde bu beklentilerin karşılığını bulmakta zorlansak da, bu değişimin ülkemiz için kaçınılmaz olduğunu biliyoruz. İç talebin artmasıyla bu direncin çözüldüğünü ve bütünsel tasarım hizmeti üzerinde odaklanan yeni ihtisas oluşumlarının artışını çok yakında görebileceğiz. Diğer taraftan, ülkemizde hâlâ fikir sahibine ve yenilikçi düşünceye verilen önemin yetersiz ve genç kitleleri özendirmekten oldukça uzak kaldığını söylemekte bir sakınca yok. GSMH içinde yüzde 0,7 düzeyinde kalan Ar-Ge harcamaları son yıllarda yükselme eğilimi gösterse de; hâli hazırda AB ortalamasının yüzde 25’i düzeyinde kalması, ‘gelecek için mutlaka değişmeli’ sinyalini veriyor.

Son olarak da, nitelikli fikrin gerek ön finansmanı gerekse de üretime geçirilmesi için gereken bedelini ödeme konusunda çok bilinçsiz ve isteksiz bir üretim alt yapımız olduğunu görmemiz ve bu alışkanlığı artık değiştirmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

Tasarım konusunda duayen bir isim olarak genç isimlerden takip edilmesi gerekli diye düşündüğünüz işaret ettiğiniz kimler var?

Ülkemizin ürün tasarım geçmişi, tasarımcı birikimi, üretim geçmişi ile kıyaslandığında tasarım alanında oldukça genç ve tecrübesiz göründüğünü kabul etmek gerekiyor. Bu profesyonel mesleğin okullarına baktığımızda deneyimsizliğin bir başka göstergesine daha ulaşıyor, henüz 30 yaşını aşmış olan okulların sayısının 1-3 kadar olduğunu da görebiliyoruz. Dolayısıyla ülkemizin bu alanda çok taze ve deneyimsiz bir insan gücüne sahip olduğu da açık. Giderek yükselen ve talep edilen bir meslek olmasına rağmen, küresel alanda gereksinimleri karşılayacak ve sürdürülebilir rekabet çizgisinin gerekliliklerine sahip insan sayımız çok çok az. Türkiye’nin tasarım alanında bir marka olabilmesi için öncelikle nitelikli tasarımcı yetiştirebilecek ortamların her düzlemde yaratılması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için devlet ve üretim sektörlerine de büyük sorumluluklar düştüğünü ve istikrar, sürdürülebilirlik kavramlarının önemli olduğunu batı örneklerinde görebiliyoruz.

Hakan Gürsu ve ekibi Designobis’in tasarladığı ürünlerden “Sol Booth”

Diğer taraftan, uluslararası yarışmalarda, giderek daha fazla katılım gerçekleştiğini ve artan bir başarı grafiğinin yakalandığını izlerken; yurtdışında eğitim alan ve koşullar itibarıyla ülkelerine dönmeyen önemli bir potansiyel kitlenin de olduğu biliyorum. Katma değeri yüksek ürüne olan isteğin giderek artması; ülkemizde gelişme eğilimindeki tasarım alt yapısı ve ilgili yasal mevzuatın pişirilmeden servis edilme riskini de artırıyor. Bu konuda yetişmiş, donanımlı personel sayısının da henüz oluşacak talebi karşılayabilecek düzeyde zenginleşmediğini görüyoruz. Sanayi de giderek yükselme eğilimindeki tasarım ihtiyacını yerel kaynaklardan karşılamak konusunda hala önemli bir güven sorunu yaşıyor. Teknoloji ve tasarım hizmeti alımında üreticiler ürün tasarımının gelişimine destek olacak yerel bir iç pazar ihtiyacı ve deneyimi yaratmak yerine, daha pahalı ama riski daha düşük gördükleri yurtdışı kaynaklara yönelerek, ürün tasarımı hizmetinin gelişiminin önünü tıkamak konusunda bilinçsiz bir tavır sergiliyor. Son olarak, ülkemizin bu ağır koşulları altında bizden hala gerçekten yaratıcı ve tasarım yapmaya elverişli insan yetiştiğini ama koşulların kaçınılmazında bu sayının maalesef çok düşük olduğunu söylemek fazlasıyla mümkün görünüyor.

Birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarımın bireysel olarak girdikleri yarışmalarda önemli ödüller almaları ve istikrarları ise yürüdüğümüz yolun doğruluğu konusunda bana büyük keyif veriyor. Neredeyse, ekibimizde yer alan ödül almamış olan arkadaş kalmadı diyebilirim. Dolayısıyla Designnobis alanında önemli bir üst okul olarak da varlığını sürdürüyor.

Güneş enerjisiyle çalışan tekne, yanmayan çaydanlık, ağaç serası, susuz itfaiyesi, yaratıcı oyuncaklar.. Sizin ve ekibiniz Designnobis’in bu aralar gündeminizde neler var?

Bu yıl üzerinde çalıştığımız projeler, ağırlıkla temiz enerji ile ulaşım araçları, elektronik ve medikal ürünler, az gelişmiş toplumların barınma, yaşam ve temel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik projeler olarak özetleyebiliriz. Diğer taraftan giderek artan bir uluslararası talep ile karşı karşıyayız. Pek çok kapalı yarışmadan özel davetler alıyoruz. Bu hafta itibarıyla ilk defa katıldığımız ve Çin’de düzenlenen yeni bir yarışmada kavramsal elektronik ürünümüzün son 4’e kaldığını öğrenmiş bulunuyoruz ve yeni bir prototip talebi gündeme geliyor. Özellikle değerlendirilmesi 1 yıl süren önemli yarışmalarda finalist olmayı başarmanın sonucu, sayıları her geçen gün artmakta, süreçlerin gerekliliği olarak prototip yapımları da bir hayli vaktimizi alacak gibi duruyor.