Skip to main content

Teknolojinin kırılganlaştırdığı müşteri sadakatinin güçlendirilmesi ve kârlılığın artırılması için çözüm üreten, yine teknolojinin ta kendisi oluyor.

Dijital dönüşüm ile birlikte hızlı bir değişim geçiren sektörlerin başında perakende sektörü geliyor. Teknoloji ile hayatımıza giren akıllı cihazlar, sosyal medya ağlarındaki paylaşımlar, online satış siteleri müşterilerin daha fazla araştırma yapabilmesini sağlarken, alım kararlarının hızlı bir şekilde değişebilmesini kolaylaştırıyor. Yeni nesil müşterilerin yüksek teknoloji kullanımı ve araştırmaya açık olmaları marka sadakatlerini kırılgan hale getiriyor. Aynı zamanda tüketicilerin kişiye özel ürün ve hizmetleri tercih etmesi, perakende sektöründe mega mağazalardan butik ve yerel mağazalara geçişe neden oluyor. Pek çok küresel perakende şirketi bu doğrultuda bir dönüşüm yaratırken, yeni nesil teknolojilere her zamankinden çok ihtiyaç duyuyor.

Bu dönemde perakende sektörünün ve markaların doğru müşteriye doğru zamanda ulaşabilmesi, doğru ve hızlı analizleri yapabilmesi büyük önem taşıyor. Mağaza içi analiz araçları, yani mağazaya giren ve/veya alışveriş yapan müşterilerin hareketlerini inceleyen, bütüncül olarak raporlayan platformlar, müşterilerin mağaza içinde geçirdikleri sürenin miktarını, hangi ürünleri ne kadar süre incelediğini ve satışa dönüş oranlarını inceliyor. Bu tip platformlar markaların satışlarında yüzde 8 ilâ yüzde 10 oranında artış sağlıyor. Aynı zamanda mağaza içindeki yoğun olan reyonları ve inceleme sürelerini belirleyen platform, perakendecilere mağaza alanlarını maksimum satışı gerçekleştirecek şekilde planlama imkânı sunuyor. Ürün yerleşim stratejileri, veriye dayalı yapılarak reyon kârlılıklarını yüzde 40 oranında artırılabiliyor.

Öte yandan perakende sektörünün en önemli gelişim alanlarından biri de stok yönetimi. Perakende mağazalarında her gün yüzlerce ürün, tüketiciyle buluşuyor. Etkili ve verimli bir stok yönetimi oluşturulmadığı takdirde, aranan ürünün bulunamaması ya da ürünlerin stok durumu teyit edilmesine ve depoda görünmesine rağmen bulunamaması gibi sorunlar yaşanabiliyor. Bu gibi durumlarda tüketicilerin yüzde 30’u aradığı ürünü reyonda bulamayınca, satın almaktan vazgeçiyor.

Üretildiği andan satıldığı ana kadar ürünü takip edebilmeyi sağlayan teknolojilere; her bir ürünü adeta bir kimlik kartına sahip hale getiren RFID’yi örnek gösterebiliriz. Bu teknolojiyle, üretilen ürünler mağazaya girene kadar kolaylıkla takip edilebildiği gibi, ürünlerin mağaza içindeki yerleşimleri de kolaylıkla izlenebiliyor. Satış danışmanlarının mobil olarak taşıyabildikleri kablosuz el terminalleriyle mağazadaki her bir ürünün hangi reyonda hatta hangi rafta olduğu bilgisi anında tespit ediliyor. Bu sayede ürünler, müşterilere çok daha hızlı bir şekilde ulaşıyor. Bu tür teknolojilerin faydaları arasında; ürün güvenliği, gelir artışı, müşteri deneyimi yaratma, envanter takibi ve yok satmanın önüne geçilebilmesi gibi konular da yer alıyor.