Skip to main content

Uygulamalar sadece kişilerin hayatlarını değil tüm ekosistemin hayatını değiştiriyor. 2014 yılında Apple’nin uygulama geliştiricileri ile paylaştığı 10 milyar doların üstünde gelir, Hollywood’un aynı yıl paylaştığından daha fazla hale geldi. 2015 yılında toplam uygulama ekonomisinin dünya genelinde 100 milyar doları geçmesi bekleniyor ki, bu birçok sektörün daha üstünde bir rakam olacak

Başlığa bakıp Marvel’in 2015 yılında vizyona girecek süper kahramanlar serisini tekrar kontrol etmenize gerek yok. Bahsettiğim kahraman biraz daha değişik ve farklı bir kültürün doğurduğu yeni bir kuşak aslında.

“Cebinde parası olmayana kız yok” gibi kült bir yaklaşımın parçası olarak büyümüş bir neslin, nasıl olur da parası olmayan bir adamı kahraman yapacağını düşünüyor olabilirsiniz yine de. Şaşırmayın, çünkü artık yeni bir nesil geliyor ve artık cebinde para olmasından çok daha önemsedikleri bir şey var: Mobil uygulamalar.

Öncelikle oluşan bu yeni kültür ve nesilden konuşmakta fayda var. 2010 yılında bu yana 5 yılı değerlendirdiğimde, farklı harflerle nitelendirilen o kadar çok kuşak ismi duymuşum ki, artık hangisi ne ifade ediyor, hatırlamakta zorlanıyorum. Bunların en yenisi ve bu yazıya konu olan ise; Generation Moth – Güve Jenerasyonu. Bu terminolojiyi ilk defa geçen aylarda Wired dergisinde Fjord’un kurucu ortaklarından biri olan Olof Schybergson’un yazısında okudum. “Güve nedir, bir nesil zararlı olarak bilinen bir böcekle ifade edilebilir mi” diyebilirsiniz ama benzetme çok yerindeydi. Türkçe karşılığı “güve” olsa bile kanatlı sineklerin ışığa doğru gittiğini ve etrafında döndüğünü hepimiz biliriz. Aslında yeni kuşağın buna benzeyen en büyük özelliği, gündüz veya gece suratlarına yansıyan ekranların ışığı. Bu insanlar adeta dokunmatik ekranların ışığı ile uyanıp yine onun ışığı ile uyuyor. Çoğumuz, yemek masasında bile telefon ışığı ile aydınlanan suratımızı hayal etmekte zorlanmıyoruzdur. Bu metafor aslında arkasında farklı sebepler barındırıyor. Yüzümüze vuran bu ekran ışığı, bizlerin telefonumuzdan ve tabletimizden gözümüzü alamamamıza sebebiyet veren birçok uygulamanın sonucu. Olof’un yazısında en çok dikkat çeken örneklerden biri, ailesiyle beraber ABD’de yaşıyor olmasına rağmen oğlunun en yakın arkadaşının Londra’da yaşıyor olması; hatta aynı zamanda oğlu oyun ve sosyalleşmek için bile en çok Londra’daki arkadaşıyla vakit geçiriyor. Bu örnek, uygulamaların temelde teknolojik servis gibi görünebilecek bir etkileşimin bile aslında nasıl farklı bir sosyal çevre ve kültür yaratabileceğinin en önemli göstergelerinden biri.

İşte, “Cebinde Parası Olmayan Adam” da bu dünyanın çıkardığı en cesur ve deneyime önem veren kahramanı. Peki, ne yapıyor, nasıl yaşıyor cebinde parası olmadan? Kahraman olmak kolay değil, bu yolda verilmesi gereken çok emek var. “Cebinde Parası Olmayan Adam” bir gün boyunca cebinde cüzdan olmadan hayatta kalabilmeyi başarmış biri. Nasıl mı?

Pazartesi sabah 06:45 uyanış…

Kahramanımız İstanbul Anadolu yakasında minibüs yolu üzerinde oturan biri. Sabahları uyandığında yumurtasını ve meyveli yoğurdunu yemeyi çok seviyor. Ama hayatı o kadar hızlı ki, süpermarkete gitmeye vakti olmadığı için siparişini bir gün önce cep telefonundaki Tazedirekt ve Migros uygulamalarından çoktan vermiş olmanın rahatlığını yaşıyor. Ancak kahvaltıdan sonra yetişmesi gereken bir otobüs var… Hemen Mobiett uygulamasını çıkarıyor, otobüsün 10 dakika sonra geleceğini görüp koşmaya başlıyor. Ödemesini de Mobiett’nin yeni geliştirdiği Beacon uygulamasıyla otobüste hallediyor ve yarım saatlik yolculuğun keyfini çıkarabiliyor. Bu keyfi tabii ki cebinden açtığı Hürriyet Gazetesi ve o hafta yeni çıkan Digital Age dergisini okuyarak yapıyor.

“Cebinde parası olmayana kız yok” gibi kült bir yaklaşımın parçası olarak büyümüş bir neslin, nasıl olur da parası olmayan bir adamı kahraman yapacağını düşünüyor olabilirsiniz yine de. Şaşırmayın, çünkü artık yeni bir nesil geliyor ve artık cebinde para olmasından çok daha önemsedikleri bir şey var: Mobil uygulamalar

İşyerine geldiğinde akşam kız arkadaşı ile gideceği konser aklına geliyor ve daha kötüsü, biletleri almayı unuttuğunu hatırlıyor. Cep telefonundaki Biletix uygulamasıyla hemen biletleri satın alabiliyor, neyse ki son iki bilet için şansı var. Öğle yemeği saati geldiğinde, çalışması gerektiği için yemeği ofise Yemeksepeti uygulamasından söylüyor.

Öğleden sonra ise, ödemesi gereken tüm faturalarını tek seferde bankasının uygulamasından öderken aynı zamanda tatil planları için önce Airbnb’den Hırvatistan tatilinde kalacağı evi seçiyor; hemen sonra THY uygulamasından biletlerini alıyor. İş çıkışı konser öncesi bir şeyler atıştırmak için kız arkadaşı ile buluştukları kafede çok güzel salatalar yiyorlar ve yine ödemesini bankasının mobil ödeme uygulamasıyla elini cebine sadece uygulamasını açmak için atarak yapıyor.

Uygulamalar sayesinde artık banknotlara dokunmuyoruz

Güzel bir konser sonrası kendisini ödüllendirmek için eve taksiyle dönmeye karar veriyor. Bu sefer de BiTtaksi uygulamasıyla hem yağmurda ıslanmadan evlerine dönüyorlar, hem de yine cebinden beş kuruş çıkmamış oluyor. Bakın, kahramanımız tüm günü cebinde “0” TL ile geçirmeyi başardı; tüm harcamalarını uygulamaları sayesinde fiziksel paraya dokunmadan yaptı.

Belki kahramanımızın yaşadığı, sizin beklediğiniz veya Orhan Veli’nin yazdığı gibi “Bedava yaşıyoruz, bedava; hava bedava, bulut bedava” ların yaşandığı bir gün olmadı ama uygulamalarıyla tüm gününü fiziksel para olmadan geçirebildi.

Uygulamalar sadece kişilerin hayatlarını değil tüm ekosistemin hayatını değiştiriyor. 2014 yılında Apple’ın uygulama geliştiricileri ile paylaştığı 10 milyar doların üstünde gelir, Hollywood’un aynı yıl paylaştığından daha fazla hale geldi. 2015 yılında toplam uygulama ekonomisinin dünya genelinde 100 milyar doları geçmesi bekleniyor ki, bu birçok sektörün daha üstünde bir rakam olacak.

Sonuç olarak, uygulamalar hayatımızı değiştirmeye ve kolaylaştırmaya hatta birçok sektörün şekil değiştirmesine sebebiyet veriyor. Dünyayı değiştirmek bazen evde kendi başına yazılım yapan birinin elinde artık. Çocukluğumda defalarca seyretmekten kendimi alamadığım, her seyrettiğinde soru işaretlerimin arttığı Maymunlar Cehennemi (Planet of the Apes) filminde anlatılan hikâyede maymunlar dünyanın kontrolünü ellerine alıyorlardı. Belki de dünyanın kontrolünü artık uygulamalara bırakıyoru ve şimdi için“Planet of the Apps” – Uygulamalar Dünyası demek fazla olmaz.

Garani Bankası Şubesiz Bankacılık Birim Müdürü Deniz Güven’in kaleme aldığı “Yeni Kahramanımız: Cebinde parası olmayan adam” yazısı Digital Age Temmuz 2015 sayısında yer alıyor.