Skip to main content

Hayatımızı kolaylaştıran ve her devresinde olan teknolojinin aynı zamanda bizi duygusal boşluğa itebilmesi kulağa garip gelmiyor mu?

Sabah kalkar kalkmaz ilk iş olarak sosyal medya hesaplarınızı ve e-postalarınızı kontrol ediyorsanız, gün içinde paylaşımda bulunduğunuz bir mesajın kaç kişi tarafından görüldüğünü, beğenildiğini ve paylaşıldığını kontrol edemeden duramıyorsanız, birçok kanaldan ulaşılabilir olmaktan şikâyetçiyken bazen hiçbir mesaj gelmediğinde melankolik bir havaya bürünüyorsanız size bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haber şu ki, gelmiş geçmiş en kalabalık insan grubunun içinde yer alıyorsunuz, kötü habere gelirsek bu grup teknolojinin yalnızlaştırdığı insanlardan oluşuyor. Hayatımızı kolaylaştıran ve her devresinde olan teknolojinin aynı zamanda bizi duygusal boşluğa itebilmesi kulağa garip gelmiyor mu? Ben bir psikolog değilim ama teknoloji ile iç içe olup sosyal medya kanallarında fazlasıyla aktif olduğumdan bununla alakalı görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Bakalım, sizler de benimle aynı şeyleri mi düşünüyorsunuz?

Herhangi bir konuya tepki verip insanlardan onay almak, bir konuyla ilgili derdimizi yazıp insanlardan tavsiyeler almak, hastahaneden resmimizi veya lokasyonumuzu paylaşıp insanların geçmiş olsun dileklerini duymak bence hepimizin fazlasıyla yalnız ve sorunlu olduğunu düşündürtüyor. Bir insan neden hastalığını paylaşıp listesindeki insanlardan bir şeyler duymak ister ki? Veya neden serum bağlanmış kolunu tanıdığı tanımadığı binlerce kişi ile paylaşır ki? Allah gecinden versin, zaten ölümcül bir durum varsa en yakın akrabalar aranıp helallik alınır ama yok hayır herkesin haberi olsun, herkes üzülsün bir şeyler yazsın ve günün sonunda bütün bırakılan mesajlara itinayla geri dönülsün. Zaten gecenin bir vakti onlarca mesaja geri dönecek kadar enerjiniz varsa zaten sizde bir sıkıntı yoktur, varsa da bir sürü mesaj yazarak kendinizi fazlasıyla yormuşsunuzdur ve tekrardan bir serum yeme ihtimaliniz vardır. “Bu tip bir paylaşımın sebebi nedir,” diye düşündüğümde hepimizin morale ve güzel bir şeyler duymaya ihtiyacı vardır ve bunun için en hızlı yol kötü haberi internette paylaşıp beklemeye başlamaktır.

Görüşünüzü paylaşıp onay alma isteği nereden kaynaklanıyor?

Kendi egomuzu tatmin ederken aile bireylerini meraklandırmak, telaşlandırmak umrumuzda mı? Tabii ki değil, hatta onların oradan bu haberi görüp aramalarını sağlamak ekstra mutluluk bile verecektir. Peki, “Sen bunları nereden biliyorsun,” diye soracak olursanız böyle bir paylaşımda bulunduğumdan değil ama düşündüğümde aklıma gelen sebepler bunlar oluyor, derin bir yalnızlık ve hüzün. Peki, bir konuyla alakalı paylaşımda bulunup onaylanma isteğine ne demeli? Hayatta herkesin kendisine göre bir doğrusu ve yanlışı vardır, hatta halk arasında herkesin doğrusu kendine diye bir laf bile söylenir. Madem sizin bir görüşünüz var, bunu paylaşıp onay alma isteği neden kaynaklanıyor? Aklıma ilk gelen cevap yalnız değilim hissini yenmek, “Bak, birileri de benim gibi düşünüyormuş,” diye sevinmek ve bir topluluğa ait olduğunu hissetmek. Kalabalıklar içinde kocaman bir yalnızlık örneği daha. Bu ve buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün, peki bu yalnızlığı yenmek için neler yapabiliriz? Etrafımızdaki insanlarla iletişimi artırmalı, aile bireyleri ve arkadaşlarla daha fazla zaman geçirip sohbet etmeli, yemek masasında cep telefonlarından uzaklaşmalı, yeni hobiler edinmeli, hatta cep telefonumuzdaki sosyal medya kanallarını bir süreliğine silmeli. Bunu yapan birçok arkadaşım ilk zamanlarda zorlandıklarını ama 2-3 gün sonra bu duruma alıştıklarını ve mutlu olduklarını söylediler.

Bu yazımı okuduktan sonra umarım hobilerinize daha fazla zaman ayırmaya başlar ve kendinizle başbaşa kaldığınızda teknolojiden uzak durursunuz. Eminim bu yeni hayatı hızlıca benimseyecek, teknolojinin esiri olmayı bırakıp onun size uyması fikrini içselleştireceksiniz. Ben bu yazıyı yazarken bunu çoktan yapmaya başladım bile, umarım sizler de aynı şekilde kendinize yol verebilirsiniz.