Skip to main content

Elektronik paranın getireceği yeni kampanyalar ve sorunlar şimdilik bir kenara dursun, mevcut bonus/para puan uygulamalarındaki vergi risklerini ele alıyoruz

Anlaşmalı mağazalardan alışveriş yapılmasına imkan sağlayan bonus/para puanlar, çoğunlukla yapılan bir alışveriş karşılığında tüketicinin hesabına tanımlanmakta, aynı tüketicinin daha sonra yapacağı alışverişlerde kısmen veya tamamen para yerine kullanılabilmektedir.

Teknolojik gelişmeler, oluşturulan veri havuzları aracılığıyla tüketicilerin daha yakından takibini sağlamakta, para puanların takibini, tanımlanmasını, kazanımını harcanmasını daha efektif şekilde takip edilebilir kılmaktadır.

Bu sayede, doğru kişiye doğru zamanda doğru miktarda tanımlanan bonus/para puanlar, ilgili kişinin doğru firmalara yönlendirilmesiyle birlikte optimum faydanın elde edilmesini sağlayabilmektedir.

Akıllı telefonların yaygın kullanımının yanı sıra bu yıl düzenleme kapsamına alınan ödeme kuruluşları ve elektronik para kuruluşları ile birlikte sadakat programlarının daha farklı bir görünüme kavuşması da kaçınılmaz olacaktır. Bu doğrultuda, alışageldiğimiz bonus/para puan uygulamalarından farklı olarak, para gibi alınıp satılabilen elektronik paralar da hayatımıza girecektir.

Elektronik paranın getireceği yeni kampanyalar ve sorunlar şimdilik bir kenara dursun, mevcut bonus/para puan uygulamalarındaki vergi risklerine ucundan kıyısından değinelim.

Vergi riskleri

Hazır bulunan alıcı ve satıcılar arasındaki basit mal ve hizmet alışverişlerini vergilemek üzere tasarlanan vergi sistemimiz, çoğu zaman bilişim ekonomisini ve ürünlerini kavramaktan uzak kalmaktadır.

Bonus/para puan kazanılan yer ve zaman ile harcandığı yerin ve zamanın farklı olması, sadakat programlarının vergilemesini de özellikli kılmaktadır.

Mevcut uygulamalar gözden geçirildiğinde, özellikle gelirin elde edildiği dönemin belirlenmesi, KDV hesaplanması gereken dönem ve fatura düzenlenmesi gereken kişi konusunda hata yapıldığı gözlenmektedir.

Yaygın uygulama

Pek çok farklı şekil ve isim altında kurgulanmakla birlikte, ana yapı, bir firmadan yapılan alışveriş karşılığında, tüketiciye bir başka firmadan alınacak olan malın bedava veya iskontolu sunulmasıdır: Hamburger alana, bedava meşrubat veya 100 TL alışveriş yapan kişiye anlaşmalı mağazalarda kullanılabilecek 10 TL değerinde bonus/para puan verilmesi vb.

Oluşan maliyetin firmalar arasında paylaşımı firmaların mevcut pozisyonuna, karşılaştırmalı rekabet avantajına, piyasa beklentilerine ve hedeflerine göre değişebilmektedir.

Grafikteki örnek sadakat programından hareket edersek; A firmasından 100 TL değerinde alışveriş yapan kişiye, normal satış fiyatı 30 TL olan yiyecek B firması tarafından bedava verildiğinde, 30 TL ilave maliyet oluşmaktadır ve bu maliyetin birileri tarafından karşılanması gerekmektedir.

Kimi durumlarda A firması bu maliyetin tamamını üstlenir ve her bir bedava alışveriş için B firmasına 30 TL öder. Bu durumda 30 TL, A firması için pazarlama harcamasıdır ve gider olarak dikkate alınabilir.

A firmasının oluşan maliyetin sadece bir kısmını, söz gelimi 10 TL’sini karşıladığı durumda, karşıladığı tutar kadar pazarlama hizmeti alınmıştır; aradaki fark olan 20 TL ise B firmasının kampanya maliyetidir ve onun tarafından pazarlama gideri olarak dikkate alınabilir.

Bazen çıkarlar başa baştır, B şirketi A şirketinin müşterilerini kendisine yönlendirmesini yeterli görerek herhangi bir tutar talep etmeyebilir. Hatta öyle durumlar olur ki, B şirketi bunun için A şirketine bir miktar para ödemeyi dahi kabul edebilir. Özellikle yeni kurulan şirketler, ürünlerinin tanıtımında, yaygın müşteri ağı olan şirketlerin müşterilerini kendilerine yönlendirmesi için, pekala üste para ödemeyi kabul edebilir.

Burada dikkate edilmesi gereken nokta; pazarda tek bir doğru yoktur ve vergilemede her bir doğru için ayrı bir vergi sonucu oluşmaktadır.

Dikkat!

Sadakat programlarında en sık yapılan hata, kampanya maliyetinin karşılanması ile esas mal ve hizmet alışverişinin karıştırılmasıdır.

Kampanya maliyetinin karşılanmasında üstlenilen role göre tarafların pazarlama gideri ve geliri tahakkuk eder.

Mal veya hizmet alışverişi ise bununla ilgili olmakla birlikte belge düzeni ve vergiyi doğuran olay yönünden tamamen farklıdır.

Her durumda, mala ilişkin belgenin tüketiciye düzenlenmesi gerektiğini kabul etmek gerekir. Hamburgeri yiyen kimse, hamburger faturası da o kişiye düzenlenmelidir, giysi firmasına değil!

Bu durumun tek istisnası, bedava sunulacak malların, maliyeti üstlenen firma tarafından önceden satın alınıp müşterilerinin emrine amade olarak diğer firma işyerinde sunulması olabilir.

Fatura düzeni

Bonus/para puan kullanımına ilişkin olarak vergi mevzuatımızda kanun hükmü ve tebliğ düzenlemesi kapsamında bir açıklama bulunmamaktadır. Dahası vergi mevzuatı karşısında hukukî niteliği dahi belirsizdir.

Vergi idaresinin zaman içerisinde özelge bazında vermiş olduğu değişken açıklamalar da yaşanan tereddütleri artırmaktadır.

İdare tarafından son zamanlarda verilen özelgelerde de, (mukteza) bonus/para puan karşılığı alınan mallara ilişkin olarak faturanın tüketiciye düzenlenmesi ve normal satış fiyatı üzerinden KDV hesaplanması gerektiği işaret edilmektedir.

Piyasadaki yaygın uygulama bonus/para puan kullanımına isabet eden tutarın iskonto olarak dikkate alınması yönündedir. Bu durumda KDV, iskonto sonrası tutar üzerinden hesaplanmaktadır.

Mal bedelinin tamamının bonus/para puan ile karşılandığı ya da ilgili malın bedava sunulduğu olaylarda ise yüzde 100 iskonto uygulaması sonucu doğmaktadır. Bu durumda da, ya hiç fatura düzenlenmemekte ya da yüzde 100 iskonto sonrası bir kuruş iz bedeli üzerinden KDV hesaplanmaktadır.

Bilinmelidir ki, idare bu uygulamanın açık olarak karşısındadır. Ticarî uygulamanın aksine, vergi mevzuatında makbul olan iskonto sadece ve sadece satış anında ilgili mala ilişkin olarak yapılan iskontodur. A malını alan kişiye sonradan B malında iskonto tanınması, vergi uygulaması açısından iskonto değildir; ilave KDV maliyeti doğurur.

Sonuç

6493 sayılı Kanun kapsamında düzenlenen elektronik para uygulaması da göz önünde bulundurularak, uygulanması düşünülen sadakat programlarının vergi mevzuatı karşısında ilave KDV riski içerip içermediğine ve belge düzenine özen gösterilmelidir.

Elbette, kanunî düzenleme yokluğunda, her bir örnek olay için idareden özelge bazında yazılı açıklama almadan oluşturulacak yapıların eleştiriye açık olacağı da unutulmamalıdır.

EY Türkiye Vergi Bölümü’nden Yeminli Mali Müşavir Onur Elele’nin kaleme aldığı “Puancıklar para olursa vergilemesi nasıl olur?” yazısı, Digital Age Ağustos 2015 sayısında yer alıyor.