Skip to main content

Şu anın algoritmaları ve bilgi işlem kapasiteleri yeterince güçlü olmadıkları için belki yapay zekâ bizler için çok tehdit edici görünmüyor olabilir. Fakat çok da uzak olmayan bir gelecekte mesela 100 yıllık bir zaman diliminde öğrenmeyi çok hızlı yapabilen ve sürekli öğrenen bir yazılımı düşünelim.

Belki de birçoğumuz tarafından yanlış algılanan ve anlaşılan bir kavram: “Yapay zekâ”. Genel olarak anlaşılan insansı gibi düşünen yazılım programı. Biraz daha detayına inersek sadece yapay zekâ kavramından bahsetmek doğru olmaz. Sırasıyla derin öğrenme, yapay zekâ ve kognitif (bilişsel sistemler) sistemler konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayan temel öğeler.

Bütün bu üç kavramının en temelinde yatan temel bir nokta var: O da büyük veri. Yani yapay zekânın temel unsurudur büyük veriye sahip olmak. Çünkü yeterince veriye sahipseniz veri deneyimi en sonunda doğruyu bulmanıza mutlak yardımcı olur ve sizin yerinize düşünmeye başlar. Derin öğrenme için o an yapmanız gereken doğru kriterleri bulup sonuca gitmektir.

Derin öğrenme,  birtakım tekrarlayan varsayımlara dayanarak ortaya çıkarılan sonuçlardır. Bir şirket derin öğrenme ile büyük ticarî başarılar yakalayabilir.

Yapay zekâ algoritmaları ise temelde şu noktaya dayanır: Kendi kendine öğrenme ve öğrendikleri ile kendini geliştirebilme yeteneği. Yani bir yapay zekâ algoritmasını iyi yapan şey ne kadar hızlı ya da doğru çalıştığı değil öğrenebilme yeteneğidir. Çünkü öğrenen bir algoritma sonunda doğruyu bulur. Öğrenen algoritmayı yapmak veri bilimcilerine olan ihtiyacı hiç olmadığı kadar artırdı. Fakat üniversitelerimizden hali hazırda veri bilimci çıkarmak kolay olmadığından şirketler bu yönde özel çabalar göstermekteler. Hatta, başka yapay zekâ programlarına öğretme yapan yapay zekâ algoritmaları da çıkmaya başladı.

Bana bir üniversite konuşmamda yapay zekânın insanlığı tehdit edebilecek bir noktaya ulaşacağı düşüncesini açıklarken gelen bir soruyu burada belirtmek isterim. İnsanın ürettiği bir yazılım nasıl olur da insanı ele geçirir?

Yapay zekâdan vazgeçebilecek miyiz?

Şu anın algoritmaları ve bilgi işlem kapasiteleri yeterince güçlü olmadıkları için belki yapay zekâ bizler için çok tehdit edici görünmüyor olabilir. Fakat çok da uzak olmayan bir gelecekte mesela 100 yıllık bir zaman diliminde öğrenmeyi çok hızlı yapabilen ve sürekli öğrenen bir yazılımı düşünelim.  Bu tür yazılımlar ilk başta insanlık için çok faydalı işler yaptığında herkes tarafından doğal olarak çok sık kullanılan yazılımlar haline gelecekler. Tıpkı şimdi telefonları elimizden eksik etmediğimiz gibi. Aslında kurbağanın yavaş yavaş ısınması deneyinde olduğu gibi biz de yapay zekâya öyle bir alışacağız ki, sonunda onu bırakamayacak, vazgeçemeyecek hale geleceğiz.

Yapay zekâ programları vazgeçilemez oldukları bir dönemde insanlığı aslında yavaş yavaş esir edecekler. Çünkü birçok işimizi yapay zekâ programları hallediyor olacak. Kendi kendine üretebilen fabrikalar, sürücüsüz ulaşım sistemleri, çok gelişmiş savunma sanayisi, sağlık teknolojileri gibi alanlarda etkileri çok ama çok büyük olacak. Öyle ki, bir zaman sonra bizlerden daha iyi düşünmeye ve karar almaya başlayacaklar. İnsan beyninin yetersizliği ve limitleriyle ölümlü olmamız nedeniyle onlar kadar asla başarılı olamayacağız.

Bu konuda Nisan ayında gerçekleşen Vizyon 100 üst düzey iletişim platformunun yapay zekâ konulu toplantısında çok önemli sonuçlar ortaya kondu. Mutlaka edinmenizi öneririm.

Sonuç olarak şunu söylemek isterim ki, yapay zekâ yazılımları önce işimizi elinden alacak sonrasında ise hayat şeklimizi dramatik ölçüde değiştirecek. Ve benim inanışıma göre en sonunda insanlığı da ele geçirecek.