Skip to main content

Bugün toplum, sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiren şirketlerden ziyade yaptığı işin merkezine sosyal faydayı yerleştiren sosyal girişimcileri konuşuyor. Peki, bu sosyal girişimciler hangi özelliklere sahip ve siz de bir sosyal girişimci olabilir misiniz?

İkinci Dünya Savaşı sonrası ivme yakalayan fayda-maliyet analizine dayalı ekonomi modeli zaman içerisinde üretimin gelişmesi ve yoğun rekabet ortamının doğmasıyla birlikte biçim değiştirdi. Öncesinde kurumlar rekabette fark yaratabilmek ve tüketicilerinin gözüne girebilmek için çok çeşitli sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirmeye başladılar. Ancak bu da zaman içerisinde kurumlararası ayrı bir rekabete dönüştü ve kurumların diğer ürünlerini pazarlayabilmesi için kullandığı araçlardan biri halini alarak samimiyetini biraz yitirdi. Bugün toplum, sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiren şirketlerden ziyade yaptığı işin merkezine sosyal faydayı yerleştiren sosyal girişimcileri konuşuyor. Peki, bu sosyal girişimciler hangi özelliklere sahip ve siz de bir sosyal girişimci olabilir misiniz? Ben açıklayayım ve kararı siz verin.

Öncelikle sosyal girişimciler “kâr amacı güden” ve “kâr amacı gütmeyen” olarak ikiye ayrılıyor. Dolayısıyla sosyal girişimci olabilmeniz için kâr amacı gütmüyor olmanız bir mecburiyet değil. Ancak sosyal girişimciler kâr etmenin yanısıra attıkları her adımda sosyal, ekonomik ve doğal çevreyi de düşünüyor, durumun gerektiği zamanlarda buraların elde edeceği faydayı daha ön planda tutarak daha az kâr etmeye de razı oluyorlar. Dolayısıyla birinci öncelikleri kârlılıklarını artırmak değil çevreye katkı sağlamak.

Sosyal girişimcilerin hem bizzat kendileri hem de kurdukları organizasyonlar diğer girişimlere göre çok daha “verici” bir yapıda. Her türlü konuda cömertlik bu girişimlerin eksenini oluşturuyor. Standart işletme sahipleri kendi işlerine odaklı çalışarak yakın/orta vadeyi hesaplarken, sosyal girişimcilerin odağında uzak gelecek duruyor.

Sosyal girişimcilerin topluma mesajı

Tüm sosyal girişimcilerin topluma bir mesajı var: Hepsi toplum için ciddi bir problemin çözümüne yönelik yürekten adanmış bir şekilde çalışıyor ve paradan ziyade oluşacak katma değerden dolayı daha büyük bir heyecan duyuyor. Ancak bunların arasından problemi yaratan sistemleri eleştirenler, onları dışlayanlar ve tamamen ayrı bir alternatif sistem geliştirenlerden ziyade mevcut sistemleri iyileştirmeye yönelik çalışanlar daha büyük bir fark yaratıyor. Bu grup problemi çıkartan sistemi düşman belleyerek kutuplaştırmak yerine onları da bu yeni alternatifin bir parçası haline dönüştürebiliyor.

Sosyal girişimciler diğer girişimcilere oranla çok daha az rekabetçi. Onlar kendileri dışındaki girişimcilerden ve şirketlerden çıkan ve toplumsal yararı gözeten projelerin de çevreye olan katkısından ötürü mutlu olabiliyor. Yani kendileri gibi çevreye etki eden başka girişimcilerin başarılarından da keyif duyabilmeleri onları en büyük özelliklerinden birisi. Çünkü onlar kendi şirketlerinden ve pazarlarından ziyade toplamda “gezegenin faydasını” düşünüyorlar ve kollektivistler.

Türkiye’de kâr amacı güden sosyal girişimcilik projelerine örnek olarak ulusal değerlerimizden Tülin Akın’ı örnek gösterebiliriz. Tarımsalpazarlama.com ile çifçileri teknolojiyle buluşturan ve geçtiğimiz aylarda Nobel Ödülü’ne de aday olarak gösterilen Akın, yaptığı ticaretin merkezine toplumun çıkarlarını yerleştirebilmiş özel bir isim. Kâr amacı gütmeyen bir örnek olarak ise Türkiye’deki kemik iliği donörü adedini artırmaya yönelik çalışmalar yürüten Belkidesensin.org hareketini örnek verebiliriz. Sosyal girişimcilik size de yakın geldiyse belki başlamak için doğru bir alternatif olabilir. Yazımın başında da söylediğim gibi: Karar sizin!