Skip to main content

Dünyada birçok konuda, dokunduğu birçok işi altına çeviren kurumlar ve insanlar olduğundan, genellikle bu işi becerebilenlere “Midas dokunuşlu” olanlar denir. Bunların bir kısmı olmayan bir pazarı baştan yaratmışlardır; bir kısmı ise aslında birçok insanın değerli görmediği biri işi dokunuşları ile çok farklı bir duruma getirmişlerdir

midas dokunuşu
Geçen sene yazdığım yazılardan birinde, “müşterilerimizi dinlerken acaba ‘Midas’ın Kulakları’na mı ihtiyacımız var,” demiştim. Bu yazımda ise Midas’ın başka bir özelliğinden bahsedeceğim. Hikâyeye göre derler ki, Midas, başka bir tanrıyı çok iyi ağırlaması üzerine bir dilekte bulunma şansı yakalar ve “Dokunduğum her şey altın olsun” der. Tabii sonrasında çok sevdiği kızını bile dokununca altına çevirmiş olması üzerine pişman olur; sihirli bir nehirde yıkanır ve bu iyi mi kötü mü olduğu belli olmayan özelliğinden kurtulur. Hatta, bir inanışa göre, yıkandığı nehrin kumları altın olur ve nehrin kıyısındaki köylüler ilk altın parayı yapan insanlar olurlar.

Peki, diyebilirsiniz ki Midas’ın dokunarak altın yapmasıyla bizim ne işimiz var? Dünyada birçok konuda, dokunduğu birçok işi altına çeviren kurumlar ve insanlar olduğundan, genellikle bu işi becerebilenlere “Midas dokunuşlu” olanlar denir. Bunların bir kısmı olmayan bir pazarı baştan yaratmışlardır; bir kısmı ise aslında birçok insanın değerli görmediği biri işi dokunuşları ile çok farklı bir duruma getirmişlerdir. Buyurun iki örnek inceleyelim; biri şirket, diğeri bir insan, hem de Türk.

Cem Boyner’i tanımayanınız yoktur herhalde. Türkiye’yi gerçekten ilk defa gerçek bir alışveriş kartı ile tanıştıran, müşteri sadakatini öğreten, mağazacılık konusunda çıtayı hep yükselten biri olmuştur. Bu kısa yazıda her işinden bahsetmek tabii ki mümkün değil ama bana göre kendisinin Türkiye’de Midas dokunuşuna sahip en önemli insanlardan biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Buruşturulmuş bir tişörtü marka yapabilmek ve insanların gözünde popüler hale getirmek sanırım birçoğumuz için sadece gülüp geçeceğimiz bir fikir olmaktan öteye geçemezdi. Advantage kartın hikayesini bir gün yazmayı çok isterim, özellikle de müşteri alışkanlığı yaratmak konusunda nasıl bir sihirli iş olduğunu. Tabii ki, birçok işinin yanında son olarak Hopi’den bahsetmeden geçmek olmaz. Artık birden fazla örneğini gördüğümüz bu iş modelini ilk kez çıkarması, rakamları anlık takip etmesinden tutun, inandığı konudaki heyecanı tartışılmaz. Bu işin karlılığı ve benzeri konular ne kadar tartışılsa da mağazacılığın dijitalleştirilmesi açısından devrim niteliğinde bir adımdır.

Midas dokunuşu büyük markaların tekelinden çıkıyor

Diğer örnek ise Garanti Bankası. Türkiye’de ilk internet bankacılığı 1997 yılında yapıldığında, Garanti bunun ilk örneklerinden değildi sadece; dünyadaki ilk 50 banka arasındaydı belki de. Ama önemli olan ilk yatırımı yapan olmak değildi. Garanti, pazarda internet kullanıcısı olmadığı bir dönemde bazılarınızın hatırladığı İxir adlı internet servis sağlayıcısını alıp, CD içinde paketle satılan internet bağlantısını bankacılık ile birleştirdi ve Tür kullanıcısına sundu. İşin sihri sadece yatırım yapmak değil; Midas’ın dokunuşu ile pazar yapısı olarak Türkiye’de kullanıcı sayılarını ilk defa 100 binlere ulaştırdı.

Bunun gibi birçok örnekten bahsetmek mümkün ama Midas dokunuşu artık büyük markaların veya büyük yatırımların yapacağı şeyler olmaktan çıkıyor. Günümüzde dijital demokratikleşmenin tetiklemesi ile artık bir yazılımcı bile bu sihirli dokunuşu yapabilecek hale geliyor. Bu sebeple gelecek yazımda bu kritik insanlardan, günümüzün yeni rock yıldızları yazılımcılardan bahsedeceğim. Midas dokunuşunuzun bol olduğu bir ay dilerim.