Skip to main content

Türkiye üstelik dijital dönüşümün katma değer yaratma gücünü de yeteri kadar kullanamıyor, tabana, topluma, ülkeye yayamıyor. Maliyet ve zaman tasarruflarıyla yetiniyor, yenilikçi çözümler veya ölçeklenebilir verimlilik artışları yakalayamıyoruz

Seçim sonrasında bile devam eden Twitter, YouTube yasakları, anayasa mahkemesi tartışmaları, yabancı bazı şirketlerin vergi ödemekten kaçındığı için namert olduğu söylemleri, bu durum devam ederse, yabancı sosyal paylaşım ağlarına reklam veren yerli şirketlerin fazladan KDV ödemesi üstüne taslak görüşmeler yapıldığı gibi haberler pek çok belirsizlik yaratıyor.

Pek çok şirket dijitali pazarlama iletişiminde kullanmaktan çekinir hale geldi, yapılan güzel projeler VPN, proxy, DNS gibi teknik hileler ustası olmak zorunda olmayan hedef kitleye, halka ulaşmadıktan sonra ödüller almak için reklama devam edecek halimiz yok ne de olsa. Toplam sabit internet aboneliği, hane sayısının yüzde 45’ine ulaşamıyor. 23 milyon cep telefonunda İnternet etkinleştirilmiş olsa dahi, aylık ortalama kullanım yarım gigabyte iken “cepten bağlantılı olma, genişbant ve bilgisayarlaşmadaki zayıflığı kapatır” da diyemeyiz.

Bunları artık yabancılar da görüyor, Asya, Güney Amerika, Afrika’da hızlı büyümeye devam eden dijital pazarlar varken, ülkemizde siyasî olarak en üst makamlardan yabancı teknoloji firmalarına vergi kaçakçısı da dendiğinde kısa vadede ülkemize sıfırdan ciddi ve büyük yabancı yatırımlar çekmemiz de son derece zorlaşıyor. Bu yöntemler sadece Türkiye’ye karşı yapılmıyor; Cayman Adaları, çifte İrlanda sandviçine Hollanda sosu da eklemek, tüm teknoloji firmalarının her ülkede kullandığı gelir transfer yöntemleri… Bu noktada sadece, sektöründe iyi bir konumda, düzenli kâr eden yerli yazılım, teknoloji, e-ticaret firmalarına yapılabilecek yabancı yatırımlara ümit bağlamak zorunda kalıyoruz.

Dijital dönüşümün katma değer gücünü tabana yayamıyoruz

Yatırım demişken, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) raporuna göre elektronik haberleşme sektörü yatırımları da 2013’te önceki yıla göre yüzde 5 düşmüş, enflasyon etkisini çıkarırsak net yüzde 12 daha az yatırımla gelirler de sadece yüzde 7 artmış, enflasyonu yine çıkarırsak, reel büyüme gelirlerde de yok. 2012’de 3G başta olmak üzere yüksek yatırımlar yapılmış olsa da, Türkiye bilgi teknolojilerinde bir yavaş büyüme dönemine, hatta yerinde sayma evresine girme alarmları veriyor, zira 2014’ün de ilk çeyreğindeki görüntü özel sektör altyapı yatırımları için pek parlak bir tablo çizmiyor.

Türkiye üstelik dijital dönüşümün katma değer yaratma gücünü de yeteri kadar kullanamıyor, tabana, topluma, ülkeye yayamıyor. Maliyet ve zaman tasarruflarıyla yetiniyor, yenilikçi çözümler veya ölçeklenebilir verimlilik artışları yakalayamıyoruz. Son gelişmeler sonrası, önümüzde 1 yılda 2 seçim daha varken, artık siyasî olarak vizyon geliştirilmesini beklemek fazla iyimserlik olabilir. Sektörün bu dönemde bekle-gör yapması 2015 dijital büyümesini bile sekteye uğratabilir. Bilgi teknolojileri pazarındaki her segmentte, pastayı büyütmeye çalışmak, bunun için önce ev ödevini eksik yapıp ardından gerekiyorsa devlete gitmek ve teşvik, yöntem sorgulamak gerekiyor. Türkiye’de telefonlar bu kadar akıllanıyorken(!), milyonlarca yeni insanı ekosisteme çekmektense mevcutla yetinmek bu dönemde belki daha kolay, ama daha az oyuncu için kazançlı.