Skip to main content

2013’ü geride bırakırken…

Dijital dünyada insan davranışlarına dair birçok gelişme yaşandı, yaşanıyor, ama bunlardan ikisi dikkat çekici: İçerikle ilgili değişen ilişkimiz ve bu içeriğin kontrol ve yönetmeden ziyade etki altında tutulmaya çalışılması

Hiç istatistik vermeyeceğim. Ama geride bıraktığımız yıl içerisinde dijital dünyada insan davranışlarına dair gözlemlediğim gelişmeleri anlatmaya çalışacağım. İstatistik vermememin bir nedeni olacak, objektif bir şeyler aktarıyormuş gibi gözükmek istemiyorum. Biliyorsunuz sayılar kendi başına bir şey söylemezler, onları istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz. Ama yine de sayıları görünce somut delil sayarız ya… Öyle saymayalım diye istatistik vermeyeceğim; olabildiğince sübjektif bir değerlendirme sunacağım.

Birinci tespitim içerik ile ilişkimizle ilgili. Sosyal medyayı sosyal kılan herşeyi bir arada sunan ilk dev platformların yanına format, ihtiyaç ve kullanım bazlı derinlemesine özelleşmiş yeni dijital girişimlerin sosyal medyayı içerik tipleri açısından zenginleştirmesiyle insanların bu içeriği tüketim ve paylaşımlarındaki çeşitlilik de arttı. Fiziksel dünyada deneyimlenen bir anın bugün kaç farklı platformda kaç farklı formatta paylaşıldığını bir düşünün. Uzun süredir bahsedilen ve sosyal medyayı tanımlayan özelliklerden biri olarak kabul edilen içeriğin özgürleşmesinin yeni adımı bu olsa gerek. İlk adım içeriğin sayfa kodlarından bağımsız olarak internette dolaşabilmesiydi, ikinci adım ise içeriğin içine sıkıştığı belli başlı içerik tiplerinden kurtulması oldu.

İhtiyacımıza uygun ifade yöntemlerine kavuştuk

Her birimiz dünyayı farklı deneyimleriz. Kendi içimizde bile tutarlı değiliz, ruh halimize, keyfimize göre anlık olarak bambaşka dünyalarda yaşarız. Dijital içerik tipleri zenginleştikçe internet dünyayı, daha doğrusu insanı daha bir güzel yansıtabilir hale geldi. Dijital ifade yeteneğinin çeşitlilik kazanmasının pazarlama iletişimi için kritik öneme sahip bir sonucu oldu.

Çok iyi biliyoruz ki mesajı içinde barındıran format çoğu zaman mesajın algılanması ve öğrenilmesi ile doğrudan ilişkili. Acelesi olana başka, zamanı olana başka, okumayı sevene başka, izlemeyi, dinlemeyi sevene başka içerik sunmayı becerebiliyorduk. Ama bugün çok daha derin bir çeşitlendirme yapabilmemiz mümkün. Bu da pazarlama mesajının daha etkin iletilebilme yetisi demek. Daha da önemlisi, kitlelerin daha detaylı ve özgün paylaşımlarını takip ederek onlar hakkında çok daha detaylı bilgilere sahip olabilmek anlamına geliyor.

Bir diğer önemli gelişmeden daha bahsedeceğim. 2013 içerinde sosyal medyadaki içeriğin haberleşebilmek için ne kadar önemli olduğunu ve ancak aynı zamanda ne kadar yanıltıcı olabileceğine dair ciddi bir öğrenme süreci yaşadık. Bu hem sosyal medyaya güvenmeyenler hem de “sosyal medyacı”lar için biraz travmatik oldu. Sosyal medyayı nasıl okumamız gerektiğine dair öğretiler edindik. Sosyal medyadaki içeriğin olumsuza kayma eğilimini ve şişirilmeye ne kadar elverişli olduğunu keşfettik, öte yandan dezenfekte edilemediğini gördük. Böylece “kontrol” ve “yönetme” kelimelerini bir kenara bırakıp, “etki” kelimesine sıkı sıkıya sarıldık. Bu değişim beraberinde bir uyanış getirdi: Markalar kitleleri etkilemiyor, insanlar birbirini etkiliyor, böylece kitleler etkileniyor. 2013 sonunda geldiğimiz nokta şu: herkesi etkileyemezsiniz, birkaç kişiyi etkilersiniz, onlar da diğerlerini etkilerler. Bu uyanış metriklerin bile değişmesine neden oldu. Artık sosyal medyada kaç kişinin etkilenme sinyali verdiğine bakılıyor, etkileme ihtimalini artırmak için oluşturulmuş olan kitlenin büyüklüğüne değil. 2014 sonunda varacağımız noktayı kim bilebilir?