Skip to main content

Beynin yanında kalbi (içgüdü) de çözdüğümde, 2 teori üzerinde durmak gerekiyor: Ya bilgisayarlar ile birleşip üstün zekâlı ‘Syborg’lar olacağız, ya da bilincimizi bilgisayarlara yükleyip bir yazılım haline gelebileceğiz

Digital Age Aralık sayısında ‘Beynin geleceği’ni ele aldığımız kapak konusu için birçok uzman isim katkıda bulundu. Bu isimler arasında yer alan Fütürist Alphan Manas, konuyla ilgili ‘İnsan gibi robot yapmak için önce insan beynini çözmemiz gerekiyor’ başlıklı yazısını Digital Age için yazdı.

Ray Kurzweil gibi sanal zekâ konusu da çalışan bir fütüristi kendisine rol model olarak almış başka bir fütürist olarak “beyin” konusu en büyük ilgi alanım haline geldi. Barack Obama da aynı konuya önem vermiş durumda. Yılda 300 milyon dolar ile 10 yılda 3 milyar dolar harcanacak proje ile 100 milyar nöronun haritası çıkarılacak. Durum böyle olunca insan beyni çözümlenmiş olacak. 2025 yılına kadar çıkacak beyin haritası sonrası sanırım sonraki 10 içinde de Ray Kurzweil’in “Tekillik” teorisinin gerçekleşmesi için quantum bilgisayarların ve beynin detayını saklayacak depolama teknolojilerindeki kurbağa sıçramalarını bekleyeceğiz. IBM ile DARPA (ABD Savunma Araştırmaları Merkezi) tarafından geliştirilen SyNAPSE, aslında insan beyni büyüklüğünde ve fare/kedi zekâsında (10 milyar nöron) robotların alt yapımına yardımcı olacak bilgisayar (sinirsel dönüştürücü).

Tabii, bunun için sadece beynin yetmeyeceğini düşünmekte yarar var. Beyin 5 duyu ile hissedebileceğimiz kanıtlar oluşturuyor. Aslında bakıldığında beyin sonsuz evreni anlamamız ve yaşamamız için sahip olduğumuz bir organ. Dolayısıyla sadece beyin tarafından yönetiliyor olmamız da açıkçası anlamlı gelmiyor.

‘Kuantum Holografik Teorisi’

Sadece beynimizin bizi yönetmediğine dair bir araştırma yapmak gerekirse, Kaliforniya merkezli Institute for Whole Social Science; Institute of HeartMath ve Auckland-Yeni Zellanda merkezli e-Motion Institute’lerinin araştırmacısı Raymond Trevor Bradley’in teorisini dikkate almakta yarar olabilir. Bu teorinin adı: “Kuantum Holografik Teorisi”. Bu teorinin altında araştırılmak istenen “İçgüdü”. İçgüdünün de en etkili olduğu ve günümüzde artık adı çok sık telaffuz edilen girişimcilik ile ilişkisini “Girişimcilik İçgüdüsü’nün Psikofizyolojik Temeli” adı altında sunuyor. Bu araştırma ile girişimcilerin beynini kullanmasının yanında kalplerinden de bilgi aldıklarına ilşkin bulgular elde ettiğini açıklayan Bradley, içgüdüyü çok ilginç bir yaklaşımla açıklıyor: Bir girişimci önce zihnini ve duygularını sakinleştirip arzuladığı sonuca (iş fikri, inovasyon, yenilik vs) pozitif hislerle kalp-odaklı yaklaştığında sonuçla ilgili oluşmamış sonucun kuantum seviyesindeki bilgisine psikofizyolojik olarak ulaşıyor. Basit olarak açıklamak gerekirse kalbe de bilgi geliyor.

“Teknolojik gelişim açısından gidilecek çok yol olduğunu görmemiz mümkün.”

İnsan gibi robot yaratabilmemiz için tabii ki öncelikle insan beynini çözmemiz gerekiyor. Bu konuda ilk başarı Harvard Üniversitesi araştırmacıları tarafından 2012 yılında elde edilmişti. Daha önce kafesinin kapağını açma konusunda eğitilmemiş bir fare, eğitilmiş bir fare ile EEG Başlık (beyinler arası iletişim için kullanılan ara birimi) aracılığıyla haberleşip kafesin kapısını açmayı başarmıştı. Hemen 1 yıl sonra ise Washington Üniversitesi bilim insanları Rajesh Rao ve Andrea Stocco kendilerini denek olarak kullandılar. İlk denekte EEG Başlık, ikincisinde ise yayılımcı olmayan bir metot olan beyindeki kutuplaşmayı ortadan kaldıran TMS (Transcranial Magnetic Simulati) Başlığı takarak farklı bir test gerçekleştirdiler. Her iki denek aynı bilgisayar oyununu birbirlerini görmeden eş zamanlı oynadılar. EEG Başlıklı denek yapması gereken hareketi yapmadan düşündüğünde diğer deneğin beynine giden sinyal ile ilk deneğin hedeflediği hareketi istemsiz olarak gerçekleştirdi. Bu hareket bilinçaltı bölmede gerçekleşti ve kullanılmakta olan EEG Başlığının 2 yüzyıl öncesinin teknolojisi olmasıydı. Dolayısıyla teknolojik gelişim açısından gidilecek çok yol olduğunu görmemiz mümkün.