Skip to main content

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, Türkiye’nin dijitalleşme performansını ve endüstrimizin 4.0’a geçiş sürecini Digital Age için yorumladı.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, Türkiye’nin dijitalleşme performansını ve endüstrimizin 4.0’a geçiş sürecini Digital Age için yorumladı. Bilecik, sanayimizin dijital evriminin hızlandırılması için sadece üreticilere değil, kamuya da büyük görev düştüğünü belirtiyor.

Son 10 yıla baktığımızda küresel anlamda iş dünyasının yaşadığı dijital dönüşümde sizce temel kırılma noktaları neler oldu?

Sanayi sektörü özellikle 2008 yılı sonuna doğru başlayan küresel ekonomik kriz sonrasında, birçok ülke açısından lokomotif sektör olarak büyümenin merkezine oturtulmuştur. Bu süreçte, verimlilik artışı ve yenilik sağlayan teknolojiler, bilgi toplumu temelli dönüşüm yanı sıra üretimde katma değer artışının belirleyici etkenleri olarak ortaya çıkmıştır. Ülkelerin rekabet gücünün artırılması açısından da kritik önemde olan bu etkenler, Almanya’da 2011 yılında Hannover Fuarı’nda Sanayi 4.0 isminin lanse edilmesiyle birlikte küresel ekonomide dijital dönüşümün ilk kırılma noktası olarak belirtilebilir.

İş dünyasındaki paradigmaları kökten değiştirmeye başlayan bugünkü sanayi (d)evrimi, ülkeler arasındaki sosyal etkileşim ve ticarette artış, finansal kaynak akışları ile küreselleşme, artan bağlanırlık ve kaynakların giderek kıtlaşması faktörleri ile diğer kırılma noktalarını yaşamıştır.

Bunların yanı sıra, entegre, otomize ve optimal üretim akışı ile geleneksel üretim modellerinden vazgeçilmesi üretim sürecinde dijitalleşmenin kırılma noktaları olarak nitelendirilebilir. Büyük veri ve analizi, zenginleştirilmiş gerçeklik, bulut teknolojileri, siber güvenlik, nesnelerin interneti, yatay/dikey yazılım entegrasyonu, simülasyon ve akıllı robotlar gibi teknolojilerin üretim süreçlerinin yanı sıra bireylerin günlük hayatlarına entegre olması ise dijitalleşmenin toplumsal hayatımıza da dokunan kırılma noktalarındandır demek yanlış olmayacaktır.

Türkiye de dünya ile paralel denebilecek bir hızda Sanayi 4.0 sürecini ve dijitalleşmeyi takip etmektedir. Dünyanın 2011 yılında tanıştığı Sanayi 4.0 olgusunun Türkiye’de gözle görülür kırılma noktalarından birini ise TÜSİAD’ın Boston Consulting Group (BCG) ile hazırladığı ve 17 Mart 2016 tarihinde kamuoyu ile paylaştığı “Türkiye’nin Küresel Rekabetçiliği için Bir Gereklilik Olarak Sanayi 4.0” raporu olarak belirtmek isterim. Bu rapor, Türkiye’nin şu an sahip olduğu avantajlarının yakın gelecekte yeterli olmayacağını ortaya koyarak ülkemizin rekabet avantajlarının sürdürülebilirliğini sağlamak için büyüme, verimlilik, yatırımlar ve istihdam alanında Sanayi 4.0 dönüşümünün yaratacağı fırsatları ve potansiyelimizi vurgulamaktadır.

Sanayi 4.0’a geçişte üreticiler kadar kamuya da görev düşüyor

İş dünyasındaki dijitalleşmeyi Türkiye açısından değerlendirirsek; Türkiye’yi küresel rekabette bu bağlamda nerede görüyorsunuz? Bu konuda artı ve eksilerimiz neler?

Dünya Ekonomik Forumu’nun 2016 yılı “Global Bilgi Teknolojileri Raporu” dünyanın 139 ekonomisinin Ağ Hazırlık Endeksi sonuçlarını değerlendiriyor. Söz konusu endekste ülkeler,  yeni teknolojilerden ve dijital devrimin sunduğu fırsatlardan faydalanmaya hazır olma seviyesine göre puanlanıp sıralanıyor. Bu endekse göre Türkiye 139 ülke arasında ortalama puan olarak 48. sırada. Bununla birlikte, bilgi iletişim teknolojileri kullanımıyla ekonomik ve sosyal etki yaratmada halen katetmemiz gereken önemli bir mesafe olduğunu görüyoruz. “İş ve İnovasyon Ortamı” bakımından en yüksek üçte birlik dilimde yer almamız ise, daha fazla ilerleme kaydetmek için iyi bir temel sağlıyor. Yine Dünya Ekonomik Forumu’nun “2016-2017 Küresel Rekabetçilik Endeksi”nde “teknolojik olarak hazır olma” bileşeninde ülkemiz 138 ülke arasında 67. sırada.Güçlü yönlerimizi geliştirip, gelişime açık alanlarda eksiklerimizi kapatacak bir yol haritasını uyguladığımız takdirde, küresel rekabet gücümüzü  geliştirmiş olacağız.

Geçtiğimiz yıl TÜSİAD, Samsung, Deloitte ve GfK işbirliği ile yapılan “Türkiye’de Dijital Değişime CEO Bakışı” raporu ülkemizde hangi sektörde olursa olsun dijitalleşme konusunda kurum liderlerindeki farkındalığın yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bu çok olumlu bir gösterge. Fakat aynı araştırmanın bir diğer bulgusu ise firmalar nezdinde güçlü ve kapsayıcı kurumsal dijital strateji hedefi eksikliği. Ayrıca; kurumların dijital olgunluk düzeyi, dijitale yapılan yatırımlar, dijital kanallardan elde edilen ciro, dijital süreçten sorumlu üst düzey yönetici atanması gibi bileşenlerde de önümüzde halen kat edilecek çok önemli bir mesafe var.

Lojistik avantajı, esnek ve düşük maliyetli üretim yapabilmesi sayesinde küresel değer zincirinde oldukça rekabetçi şekilde konumlanmış ülkemiz hızlı dijitalleşme sürecinde bu konumunu korumak için birçok yapısal engelle karşı karşıya kalıyor. İhracat amacıyla yapılan ithalatın oranının yapısal olarak yıllardır yüksek seyretmesi; Türkiye’nin ihracatında ileri teknoloji kullanılan ürünlerin payının yaklaşık %4 düzeyinde kalması; yetkinlikleri sınırlı olan işgücü ve ekosistemlerin bulunması ve işgücünün sanayiden hizmet sektörüne doğru kayması Türkiye’nin rekabet gücünü artırmak için kısa vadede mutlaka odaklanması gereken konular olarak karşımıza çıkıyor. TÜSİAD olarak, bu sorunlara çözüm geliştirme süreçlerinde ülkemizde sektörler bazında değer yaratan yetkinliklerin geliştirilmesini, Sanayi 4.0 teknolojilerini en doğru şekilde entegre eden şirket sayısının artırılmasını ve sanayicisinden tedarikçisine değer zincirindeki her aktörün sürece dahil olmasını sağlayacak tedbirleri öncelikli görüyoruz.

Küresel dinamiklerin hızla değiştiği günümüzde, Türkiye olarak bir yol ayrımındayız. Hedefimiz dev dijital dönüşüm dalgasında ayakta kalacak ekonomiler arasında yer almak olmalıdır. Bu nedenle, hem rekabet etmekte olduğumuz ülkelerdeki hem de ulaşma hedefi güttüğümüz en ileri ekonomilerdeki gelişmeleri yakından takip etmeliyiz ve sanayide dijital dönüşümü sağlayacak tedbirleri eş zamanlı hayata geçirmeye kararlılıkla devam etmeliyiz.

Sanayi 4.0’a geçişte üreticiler kadar kamuya da görev düşüyor

Geçtiğimiz yıl çok fazla konuştuğumuz ve konuşmaya da devam edeceğimiz bir endüstri 4.0 konusu var. Endüstrimizin 4.0’a geçişini hızlandırma adına sizce neler yapılmalı? 

Ülkemizin coğrafi konumu ve düşük işgücü maliyeti gibi özellikleri artık küresel rekabetçilik açısından yeterli olmamaktadır. İthalata bağlılık, sınırlı işgücü yetkinlikleri gibi yapısal sorunlara rağmen ülkemizin rekabetçiliğini artırmak, küresel ekonomideki varlığımızı sürdürmek için Sanayi 4.0 dönüşümü en değerli unsur olarak karşımıza çıkıyor.  Türk sanayisinin daha hızlı dijitalleşmesi ve Sanayi 4.0’a geçiş sürecinin tedarik zincirinin tüm aşamalarına entegre edilmesini sağlamalıyız. Sanayimizin dijital evriminin hızlandırılması için ülkemizin karşı karşıya kaldığı birçok yapısal sorunu da kapsayan uzun vadeli bir yaklaşımın kararlılıkla geliştirmesi ve uygulanmasını merkezi önemde görüyoruz.

Bu noktada, sadece üreticilere değil, kamuya da büyük görev düşüyor. Üreticiler, üretim süreçlerinde önceliklerini belirlemek ve işgücü yetkinliklerini geliştirmek zorundalar. Dijital dünyada temel gereksinim olan iş ortaklıklarının kurulması, teknoloji kullanımında standartların oturtulması ve katılımın artırılması, yeni teknolojiler için tedarik ekosisteminin oluşturulması ve Sanayi 4.0 teknolojileri kullanılarak kurgulanan yenilikçi fabrikalar ve üretim süreçleri ile yeni yaklaşımların önünün açılması gerekiyor. Bunun yanı sıra, ülkemizde sanayide dijital teknolojilerin hangi sektörlerde, hangi şirketler tarafından kullanıldığının analiz edilmesini önemli görüyoruz. Yeni ya da geliştirilmiş modeller için hangi sektörlerin kaldıraç etkisine sahip olduğunun belirlenmesi ve tüm bunları kapsayacak şekilde Türkiye’nin teknoloji yetkinlik haritasının çıkarılması da TÜSİAD tarafından elzem görülüyor.

Kamu ise özellikle altyapı, eğitim, regülasyon ve yatırım çerçevesini bu süreci destekleyecek temeller üzerine inşa etmelidir. Bunu sağlamak için iş dünyasının, kamunun, sektör örgütlerinin ve şirketlerin katılımıyla Sanayi 4.0 yaklaşımının bütün boyutları ile alındığı bir platformun oluşturulması gerekliliği TÜSİAD tarafından geçmişte birçok alanda vurgulanmış idi. Bu kadar kısa zamanda Sanayi 4.0 konusunda kamu ve özel sektör işbirliğinde çalışacak bir platform fikrinin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından kabul görmesinden büyük memnuniyet duyuyoruz. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından koordine edilen Sanayide Dijital Dönüşüm Platformu’nun hem oluşum sürecinde hem de mevcut durumda yürütülen faaliyetlerinde aktif rol almaktan mutluluk duyuyoruz.

Sanayi 4.0’a geçişte üreticiler kadar kamuya da görev düşüyor

Sadece Türkiye’nin değil dünyanın da içinde olduğu bazı ekonomik çıkmazlardan en fazla küçük işletmeler, KOBİ’ler etkileniyor. Siz 30 yıllık bilişim tecrübenizle KOBİ’lere dijitalleşme adına 2017 için neler önerebilirsiniz?

Gelişen dünyaya baktığımızda, dijitalleşmenin sadece bir alanda olmadığını ve her şeyin odak noktası haline geldiğini görüyoruz. Dünyada “4.Sanayi Devrimi” olarak adlandırılan küresel dönüşüm,  tüm sektörleri ve her büyüklükteki işletmeyi etkiliyor. Bu kapsamda TÜSİAD olarak, KOBİ’lerin teknoloji kullanımlarını artırmaya yönelik de pek çok çalışma yürütüyoruz. Anadolu’da farklı illerde, KOBİ’lerin dijital dönüşümden nasıl fayda sağlayabileceklerini, teknolojiyi nasıl daha etkin kullanabileceklerini paylaştığımız “Büyüyen KOBİ”ler toplantı serilerini düzenledik.

Bunun dışında TÜRKONFED ile birlikte yürüttüğümüz, KOBİ’lerin teknolojik ve yönetimsel olarak geliştirilmeleri amacıyla oluşturduğumuz Bölgelerarası Ortak Girişim Projesi (BORGİP) Platformu ve mentorlarımız ile işletmelere destek verdiğimiz BORGİP Projemiz var. Proje kapsamında başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizdekiler olmak üzere KOBİ’lerimizin teknoloji ihtiyaçlarını belirleyip büyümesine destek vermeye çalışıyoruz. Aynı zamanda, TÜSİAD KOBİ Çalışma Grubu’nda bu dönem KOBİ’lerin bu süreçte verimlilik ve büyüme dinamiklerini etkileyen faktörler üzerinde yoğunlaşmayı hedefliyoruz.

Tüm bu çalışmalarımızdan edindiğimiz tecrübeler doğrultusunda, KOBİ’lere dijital dönüşüme ayak uydurabilmek ve verimliliklerini artırmak için yıllardır süregelmiş üretim ve iş yapma yöntemlerini sorgulamalarını öneriyorum. Bunun için teknoloji kullanımını artırmak ve yeni teknolojilere yatırım yapmak kadar önemli olan nokta, yeni teknolojik yatırımların belli bir strateji ile temellendirilmesi. Belli bir strateji izlenmediği takdirde KOBİ’lere sağlanan finansman desteklerinden de verimlilik alanında beklenen oranda geri dönüş alınamıyor. KOBİ’lerin şirket performanslarını yükseltecek bir diğer etken olarak ise şirket yönetiminde modern yönetim uygulamalarının benimsenmesi ortaya çıkıyor. Bunun dışında dijitalleşme ile birlikte önemi artan konulardan biri de veri güvenliği.  KOBİ’ler açısından yeni teknoloji yatırımlarında bulunurken, kullanılmaya başlanan yeni donanım ve yazılımların güvenliği konusunda bilinçli olunmasının, sistem ve veri güvenliğinin gözetilmesinin son derece önemli olduğunu düşünüyorum.

Sanayi 4.0’a geçişte üreticiler kadar kamuya da görev düşüyor

Bu yıl şirketlerimizin dijital gündemlerine bakınca karşımıza; yapay zeka, kodlama, fintech, botlar gibi konular çıkıyor. TUSİAD’ın dijital ekonomi yuvarlak masasında bu ve benzeri hangi konular olacak bu sene? TÜSİAD bünyesinde dijital odaklı yeni bir platform ya da platformlar görebilecek miyiz?

TÜSİAD Dijital Ekonomi Yuvarlak Masası altında 2015 yılından beri düzenlediğimiz Tech-Trend toplantılarında, teknoloji alanında son dönemde yaşanan gelişmeler ve bunların iş dünyasına etkilerini ele almayı amaçlıyoruz.  Sonuncusunu siber güvenlik üzerine yaptığımız bu toplantı serisinin gelecek toplantıları için belirttiğiniz konular da gündemimizde olacak.

Bu yıl ana projelerimizden biri ise TÜSİAD STEM Projesi. Dijital dönüşüm ve Sanayi 4.0 atılımının önde gelen dayanaklarından birisi, hiç şüphesiz, nitelikli insan kaynağı olacak. Meslekler giderek daha fazla beceri gerektirecek bir dönüşüm içinde. Yeni kuşaklara disiplinlerarası bir yaklaşımla katma değeri yüksek beceriler kazandırılması kritik önem taşıyor. Bu becerilerin başında “STEM” yani fen, teknoloji, matematik, mühendislik geliyor. Dünyada bu dört disiplinin “birbiriyle bağlantılı şekilde” ele alındığı eğitim yaklaşımı öne çıkıyor ve artık bu disiplinlere sanat da ekleniyor. TÜSİAD olarak 2014’ten bu yana STEM eğitiminin ve STEM işgücünün önemine dair özel sektör, kamu, eğitim camiasındaki farkındalığı yükseltmek için konferanslar düzenledik, yayınlar yaptık. Son dönemde ise, okulöncesinden yükseköğretime kadar farklı yaş gruplarından çocuklar ile gençlere ve öğretmen eğitimine yönelik pilot projelerimizi sürdürüyoruz. Kodlama da dijital becerilerin geliştirilmesi açısından mutlaka kazanılması gereken becerilerden biri.  Bu bağlamda pilot öğretmen eğitimlerinin içerisinde kodlama uygulamaları da ele alınıyor.

Bu çalışmaların yanı sıra TÜSİAD, Sanayide Dönüşüm Yuvarlak Masası ile sanayide dijital dönüşümün temel unsurlarını ele alıyor. Sanayide Dönüşüm Yuvarlak Masası ve bunun bünyesinde 2016 yılında oluşturulan Sanayi 4.0 Çalışma Grubu vasıtasıyla, küresel ekonomideki sanayide dijital dönüşümün Türkiye’de de geliştirilmesini hedefleyen çalışmalara odaklanıyoruz. Bu dönüşüm sürecinde sektörel bakış açısının kritik öneminden hareketle, en geniş paydaş grubuna erişebilmek amacıyla Sanayi 4.0 Çalışma Grubumuzu hem ilgili sektör kuruluşlarına hem de TÜSİAD’a üye temsilcilerden oluşturduk. Böylece Sanayi 4.0 Çalışma Grubu bünyesindeki çalışmalarımızı 28 Dernek, 1 Federasyon, 1 Platform ve 3 Birlik ile yakın işbirliği tesis ederek sürdürüyoruz. Sanayi 4.0 Çalışma Grubumuz ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonundaki Sanayide Dijital Dönüşüm Platformu kapsamında yapılacak çalışmalara da çok boyutlu ve aktif katkı sağlamayı hedefliyoruz.

Girişimcilik her zaman TÜSİAD’ın en önemli gündemlerinden biri oldu. 2015’te hayata geçen bir gençlik platformunuz var. 2017 için bu platform ve girişimcilik adına yol haritanızda neler var?

TÜSİAD’ın her dönemde belirlediği hedef aynıdır. Bu hedef de “Küresel Rekabette Güçlü Türkiye”dir. Küresel rekabet gücümüzü artırmanın en etkili yolu, gençlerimize bir başka ifadeyle yarınlarımıza yatırım yapmaktır. TÜSİAD’da tüm yönetimler nezdinde bu gerçek kararlılıkla benimsendi. Benimsenmeye devam ediyor.

Gençliğimiz, ülkemizin potansiyelinin tam manasıyla açığa çıkmasının anahtarı. Tüm dünyada inovasyon, Ar-Ge, dijital dönüşüm ve girişimcilik gibi konuların etrafında şekillenen, inkar edilemez değişimler yaşanıyor. Ülke olarak bu değişimleri yakalamak ve ülkemizin kuruluş felsefemizde açıkça belirtildiği üzere “çağdaş medeniyet” seviyesinin üzerine çıkmanın yolu da yine gençliğimizden geçiyor. Türkiye’nin geleceği olarak gördüğümüz gençler bu nedenle ana odak konularımız arasında. Kurum olarak, Türkiye’nin gençlerini çalışmalarımıza dahil etmek her dönemde önceliklerimiz arasında oldu. 2015’te hayata geçirdiğimiz TÜSİAD Gençlik Platformu’nun temelinde de bu anlayış yatıyor. Platformumuz sayesinde ülkemizin her bir köşesinden üniversite öğrencilerine doğrudan temas edebiliyoruz.

Bu temaslarımız tamamen karşılıklı bir ilham alışverişine sahne oluyor. Gençlerimiz Türkiye’nin iş insanlarıyla bir araya gelip iş dünyasına, girişimciliğe ve daha pek çok konuya dair önemli deneyimler elde ederken, bizler de gençlerimizin parlak fikirlerinden, yaratıcı ruhlarından çok şey öğreniyoruz. Tüm bu temaslarımızda ortaya çıkan önemli tespitleri de sonuç odaklı projelere dönüştürmeye çalışıyoruz. Bunlardan biri de önümüzdeki dönemde hayata geçirmeyi planladığımız bir web portalı. Bu portal, Türkiye’nin tüm bölgelerinden öğrencilerin erişimine açık, etkileşimli bir platform olarak konumlanacak ve gençlerimize girişimcilik ekosisteminden inovasyon dünyasına kadar pek çok gündemi takip etme imkanını sunacağız.

Genç nesillerimiz, girişimcilik ruhunu çok iyi bir şekilde özümsüyorlar. Bunu,  2011’den bu yana düzenlediğimiz TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! yarışmasında her yıl, artan oranda gözlemleme şansına sahip olduk. Olağanüstü fikirlerle karşılaşıyoruz. Öyle fikirler ki, hepimize geleceğe dair umut, yaşamlarımıza dair ilham aşılıyorlar. Yarışmamızın geleneksel bir niteliğe kavuşması ve her yıl gördüğü ilginin artması da bu ruhun genç nesillerimiz tarafından ne ölçüde sahiplenildiğinin somut bir göstergesi.

Girişimcilik, bir ekonomik açılımdan ziyade bir kültür ve yaşam tarzını ifade ediyor. TÜSİAD olarak girişimciliğe bu çerçeveden bakıyoruz. Dolayısıyla girişimcilik konusunda tek odak noktamız gençlerimiz değil. Küçük ve orta ölçekli firmalara yönelik etkinlik analizleri yaparak, ihtiyaç noktasında onları mentorlarla buluşturmayı hedefleyen Bölgelerarası Ortak Girişim Projesine (BORGİP) büyük önem atfediyoruz. Öte yandan kurum içi girişimcilik alanında da faaliyetlerimizi sürdüreceğiz. Bu konu iş dünyası için çok önemli. Rekabette ayakta kalmayı başaran büyük şirketlere baktığımızda hepsinin inovatif olduğunu ve içinde girişimci yöneticiler barındırdığını görüyoruz. Ekosistemin bu şekilde canlı, dinamik ve sürekli değer yaratan bir yapıya kavuşacağına inanıyoruz.

Hali hazırdaki bu çalışmalara ilaveten yeni yönetimimiz kadın girişimciliği, eko girişimcilik ve sosyal girişimcilik alanlarında da yön verici bir rol oynamak istiyor. Bu konularda önümüzdeki dönemde daha kapsamlı çalışmalar yürütmeyi ve TÜSİAD’ı girişimcilik ekosistemindeki paydaşları bir araya getiren bir platform olarak konumlandırmayı planlıyoruz.

bugenclikteis var

Bu yıl 5.si gerçekleştirilen “Bu Gençlikte İŞ Var!” yarışmasının yeni dönemi ve bu yılki yarışmaya ilgi konusunda neler paylaşabilirsiniz?

Bu yılki yarışmamızın başvuru süreci 20 Şubat’ta tamamlandı. İlgi olağanüstü seviyede yüksek. Geçtiğimiz yıl bildiğiniz gibi 3.200’e yakın başvuruyla bu alanda kendi rekorunu kırmış bir yarışmamız var. Bu yılki rakamlar ise her anlamda hedeflerimizin çok üstünde gerçekleşti. Başvuru süreci çoğu üniversitenin sınav ve ara yıl tatili dönemlerine denk gelmesine rağmen, bu sene 73 il, 152 üniversiteden 3700’ü aşkın öğrenci 1426 proje ile yarışmamıza katıldı. Bunlar yarışma ile ulaştığımız kitlenin tüm Türkiye’yi kapsadığını gösteren çok çarpıcı rakamlar! Bu seneki rakamların bu kadar yüksek olmasındaki en önemli etkenlerden biri de gençlik platformu çerçevesinde Türkiye genelinde öğrenci kulüpleri ile yürüttüğümüz çalışmalar kuşkusuz ki.

Bir de başvuru süreci ardından en çok başvuru yapan üniversite TÜSİAD Girişimcilik Bayrağı ile ödüllendiriliyor. Bu sene yine İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne 235 kişi ile en fazla başvuru yapan üniversite olarak bayrağı 3. kez teslim edeceğiz.

Yarışmamızın hedefi aynı; üniversite öğrencisi genç girişimci adaylarını, iş fikirlerini hayata geçirme noktasında desteklemek ve buna yönelik materyalleri ve belki de en önemlisi “rehberliği” sunabilmek. Yarışmamız kapsamında gençlerimiz iş planı oluşturmaktan, networking fırsatlarına uzanan eşsiz bir deneyim yaşayacaklar.

Bu sene BASF Türkiye’nin ana sponsorluğunda gerçekleştirilen yarışmanın diğer destekçileri arasında Mazars Denge, Gittigidiyor, UBS, Allianz ve IBM bulunuyor.

Yarışmamızın artık oturmuş bir yapısı var. Dört ayaklı bir süreç deneyimi yarışmacıları bekliyor. Başvurularını yapanlara TÜSİAD’ın girişimcilik ekosistemine Türkçe kaynak sağlamak amacıyla çevirisini yaptırdığı Silikon Vadisi girişimcisi ve akademisyen Steve Blank’in “Bir Start-up Nasıl İnşa Edilir?” adlı online eğitimini veriyoruz.

Bu aşamayı, tüm ekiplerimizin katılımıyla TÜSİAD tarafından düzenlenecek Eğitim Kampı takip ediyor. Eğitim kampımız, gençlerimiz için, girişimciliğe ilişkin temel konulardan etkili sunum tekniklerine kadar birçok alanda birikim kazandıkları ve başarılı girişimciler ile profesyonel iş insanları ile yüz yüze tanışma imkanı elde edecekleri çok değerli bir deneyim olacak.

Kampın son gününde ise ekiplerle TÜSİAD rehberleri eşleşecekler. Ekipler iki ay boyunca rehberleriyle birlikte çalışarak, iş fikirlerini kapsamlı ve etkin iş planlarına dönüştürecekler. Yarışmamızın son bölümü de iş planlarının final jürisine sunulması oluşturuyor.

TÜSİAD Bu Gençlikte İŞ Var! Yarışmasını benzerlerinden ayıran en önemli unsurlardan biri, katılımcıların yaşadığı ve kazandığı deneyimlerin yarışmanın sonunda sunulan para ödülü ile kıyaslandığında eşdeğer ve hatta çok daha değerli olması. Bir girişimin oluşması, fikirlerin planlara dönüşmesi gibi süreçleri bu deneyimi çok uzun yıllar yaşamış ve başarı elde etmiş iş insanlarından öğrenmek gerçekten çok farklı oluyor. Bunu her yıl, yarışmaya katılan yarışmacılarımızın geri bildirimlerinden de okuyabiliyoruz.

Girişimcilik konusunda teknoloji girişimciliğine ayrı bir parantez açmak isterim. Bu konuda ülke olarak istediğimiz noktada olduğumuzu söylemeyiz. Peki yaratıcı beyinlerin yenilikçi fikirlerin bu kadar zengin olduğunu bir ülkede bu fikirlerin hayata geçmesi önündeki en büyük bariyerler neler sizce?

Girişimcilik, ülke olarak aslında yabancısı olmadığımız ve pratik açıdan da çok iyi sergileyebildiğimiz bir kavram. İçinde bulunduğumuz 21’inci yüzyıldaysa girişimcilik yeni anlamlar, yeni boyutlara sahip. Girişimcilik önceki soruda da belirttiğim gibi artık bir yaşam biçimi ve Türkiye gibi ülkeler için büyümenin, gelişmenin anahtarıdır.

2017 Küresel Girişimcilik Endeksine göre Türkiye 137 ülke arasında 36. sırada yer alıyoruz.  Aynı rapor girişimcilik ekosisteminin %10 iyileştirilmesinin ülke ekonomisine 331 milyar dolar kazandıracağını ortaya koyuyor. Girişimcilik iştahımız söylediğim gibi yüksek olsa da, girişimciliği destekleyecek kültür ve mekanizmalarımızı güçlendirmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

Girişimcilik ekosistemimiz özellikle son yıllarda çok gelişti. Girişimciliğe dair farkındalık ve bilinirlik olağanüstü seviyelerde arttı. Girişimciliği destekleyen üniversiteler artarken, bu alanda kilit öneme sahip üniversite-sanayi işbirliğinde de önemli adımlar atılıyor. Yine de istediğimiz seviyelere gelebilmek için bu iş birliklerinin kapsamını genişletmeliyiz.

Girişimcilik ekosisteminin önemli bileşenlerinden biri olan yatırımcılık tarafında ise biraz daha hızlı gelişmelere ihtiyaç var. Zira bu alanda dünya standartlarının bir hayli altındayız. Gelişmiş ülkelerdeki girişimci-yatırımcı ilişkisi, girişimcinin yatırımcısını seçtiği bir ortamda gerçekleşirken, Türkiye’de yatırımcıların girişimcileri seçtiği ve Risk Sermayesi şirketlerinin gerek nicelik gerekse yatırım meblağları açısından ülke potansiyelimiz açısından düşük kaldığı bir ortamımız var. Finansman, girişimciliğin hızlanması için en önemli koşullardan biri. Dolayısıyla bu alanda yapısal ve algısal boyutlarda daha açık ve geniş düşünmeye ihtiyacımız var.