Skip to main content

Kaspersky Lab Kıdemli Güvenlik Araştırmacısı Stefan Tanase’nin verdiği bilgiye göre Türkiye’nin, 1 Şubat 2016 – 1 Şubat 2017 arasında en çok siber saldırıya uğrayan şehri yüzde 34 oranla İstanbul.

Günümüzde “güvenlik” deyince akla sadece çelik kapılar, kasalar, güvenlik görevlileri veya cebimizdeki cüzdan gibi fiziksel unsurlar gelmiyor. Güvenlik aynı anda hem içinde yaşadığımız fiziksel dünyayı hem de online hareketlerimiz ve varlıklarımızla şekillenen dijital dünyamızı kapsayan bir kavram artık. Bu nedenle siber tehditlere karşı korunmak en az fiziksel güvenliğin sağlanması kadar önemli.

Dünya ve Türkiye ekseninde tüm cihaz ve işletim sistemlerini etkileyebilen ve sayıları her geçen gün artan siber tehditler karşısında farkındalığın artırılması gerektiğine inanan Kaspersky Lab, bu amaçla düzenlediği toplantıyla fiziksel ile siber güvenlik kavramlarını bir arada masaya yatırdı.

Kaspersky Lab Türkiye Genel Müdürü Sertan Selçuk’un ev sahipliğinde, 15 Şubat tarihinde Salt Galata’da gerçekleştirilen toplantıya, yerli yabancı çok sayıda ünlü isme yakın korumalık yapan, kişisel güvenlik danışmanlığı veren Levent Süleyman Ağaoğlu’nun yanı sıra Kaspersky Lab Kıdemli Güvenlik Araştırmacısı Stefan Tanase de katıldı.

“Almanya Türkiye’nin 12 katı yatırım yapıyor”

Toplantının başında konuşan Sertan Selçuk, firma olarak 2016’da krizin üstüne giderek istihdamı ve ofis sayısını artırdıklarını ifade etti. Güncel olarak birbirine bağlı cihaz sayısının 6,4 milyar olduğunu söyleyen Selçuk, bu rakamın 2020’de dört katına çıkmasını öngördüklerini dile getirdi. Türkiye’nin siber güvenliğe gereken önemi vermediğine değinen Selçuk, nüfusu neredeyse bizimki kadar olan Almanya’nın dijital güvenliğe Türkiye’nin 12 katı yatırım yaptığını, hatta nüfusu Türkiye’nin yarısı kadar olan Polonya’nın güvenlik yatırımlarının bile bizi ikiye katladığını belirtti.

“Fiziksel ve siber güvenlik birbirine benziyor”

Tarkan’dan Jennifer Lopez’e, bugüne dek Türkiye ve dünyanın en ünlü isimlerinin korunmasını organize eden ve bire bir yakın korumalığını yapan Levent Süleyman Ağaoğlu, fiziksel korumanın kişi, cinsiyet, mekân gibi etkenlere göre değiştiğini belirtti. Kişinin üzerinde bir baskı oluşturmadan ve bir an olsun düşmeyen bir performansla güvenlik hizmeti verilmesi gerektiğini ifade eden Ağaoğlu, “Biz fiziksel dünyada profesyonel olarak kişisel koruma hizmeti veriyoruz. Kaspersky Lab ise bu işi dijital dünyada yapıyor. Yaptığımız işin ilk bakışta görünenden çok daha fazla ortak yanı ve benzerlikleri var” dedi.

Siber güvenlik bilgisayarla sınırlı değil

Fiziksel ve dijital güvenliğin benzeştiği bir diğer nokta da, büyük şehirlerdeki tehditlerin sayısı olarak karşımıza çıkıyor. İnsanlar hayatlarını kolaylaştıran çeşitli teknolojiler kullanıyor. Ancak aynı zamanda, kalabalık bir mekânda cep telefonunu çaldırmaktan tutun, kullanılan tüm cihazları dijital olarak güvene almaya kadar, haberdar olmaları gereken ve bazı önlem almalarını gerektiren risklerin sayısını da artırıyorlar. Buna sadece bilgisayarlar dâhil değil; akıllı telefonların, tabletlerin ve hatta akıllı televizyonların veya bebek monitörlerinin varsayılan şifrelerini değiştirmek de artık farkında olunması gereken güvenlik tedbirleri arasında çoktan yerini aldı.

Türkiye dünya 3’üncüsü

Konuşmacılardan Stefan Tanase ise, sunumuna Türkiye’nin online bankacılık alanında kötü amaçlı yazılımlar tarafından dünyada hedef alınan üçüncü ülke olduğunu açıklayarak başladı. Kaspersky tarafından yapılan araştırmaya göre ilk sırada Rusya, ikinci sırada Brezilya yer alıyor. Tanese; Türkiye’de 1 Şubat 2016 – 1 Şubat 2017 arasında en çok siber saldırıya uğrayan şehirlerini de açıkladı. Elbette ilk sırada yüzde 34 oranla İstanbul yer alıyor ve onu Ankara (yüzde 15) ile İzmir (yüzde 5) takip ediyor. Bu saldırıların şirketlere maliyeti milyonlarca dolar oluyor.

“Bulut demek, başkasının bilgisayarı demektir”

Günümüzde casusluk yapan zararlı yazılımların, casusluk yapan insanlardan daha verimli ve kapsamlı çalıştığını düşünen Tanese’ye göre, insanlar fiziksel güvenlik konusunda çok şey isterken, genellikle siber alanda karşılaştıkları riskleri hafife alıyorlar. Oysaki yapılması gereken; dijital cihazların yardımı ile yaptığımız her hareketimizde, siber güvenlik risklerinden haberdar olmak ve bunlara doğru bir şekilde hazırlanmak. Tanese’nin bir diğer tavsiyesi de buluta çok fazla güvenmemekten yana. Önemli bilgilerin buluta yüklenmemesini salık veren güvenlik araştırmacısı, uyarısını “Bulut demek, başkasının bilgisayarı demek” ifadesiyle özetledi.

Her üç kişiden biri siber saldırı yaşamış

Günümüzde birçok kullanıcı siber tehditlerle karşılaştıktan sonra bile onları hafife alabiliyor. 2016 Kaspersky Lab Tüketici Güvenliği Riskleri Anketi’ne göre, Türkiye’deki kullanıcıların üçte birinden fazlası (%35) siber suç tuzaklarına kurban düşerken, aynı zamanda sadece beşte biri (%23) an itibarıyla herhangi çevrimiçi bir tehditle karşı karşıya olduğunu düşünüyor. Bu zararlı dosyalar ve siber suçlular tarafından kullanılan diğer hileler, insanların çevrimiçi ortamda kalmasını zorlaştırıyor. Bunun çözümü, kapsamlı bir siber güvenlik yazılımı kullanmanın yanı sıra bir takım temel siber güvenlik prensipleri hakkında bilgi edinmek olabilir.