Skip to main content

Günümüz dünyasında interneti ve sosyal medyayı yalnızca kendi akraba ve arkadaşlarından ibaret gören ebeveynler, çocuklarının her anının görüntüsünü çekinmeden sosyal medya profillerinde paylaşabiliyor. Bazı aileler ise çocuklarını internetten olabildiğince uzak tutmaya, sosyal medya hesaplarını baskıcı biçimde denetlemeye çalışıyor.

Son yıllarda Homo Sapiens’i bir kez daha evrilten, toplumsal hayatı yeni baştan yaratan dijital devrim o kadar hızlı gerçekleşti ki, insanlar birkaç yıl önceki hayatlarını ‘hey gidi’ olarak anlatmaya başladı. ‘Liseliler bilmez’ denilenler artık taş devri kadar uzak geliyor. Bunun temel sebebi dijital devrimin, başlangıcından itibaren hiç durmayarak ve hatta ivmeli olarak hızlanıp, tarihin olağan akışı haline dönüşmesi. Hal böyle olunca teknolojiyle daha az haşır neşir olan ebeveynlerle, elinde tabletle doğan çocukları arasındaki kuşak çatışması kaçınılmaz oluyor.

Bu kuşak çatışmasına ebeveynler çok farklı tepkiler verse de, çok az sayıda ebeveyn tam olarak nerede durulması gerektiği konusunda hemfikir. Ailelerin bir kısmı çocuğun unutulma hakkını, internet güvenliğini, kişisel verilerini umarsızca dağıtmasını pek önemsemiyor. Bir kısmı ise yasaklar getirerek, çözümü çocuğun dijital ortama katılım hakkını ve dolayısıyla ifade özgürlüğünü sınırlamakta buluyor.

Türkiye’de 444 ebeveynin katılımı ile gerçekleştirilen araştırmaya göre çocukların hemen her gün internet erişimine sahip oldukları, sosyal medya kullanmaya başlama yaşlarının genellikle 7-9 yaş aralığı olduğu tespit edilmiş. Yine Türkiye’den başka bir araştırmaya göre ebeveynlerin yüzde 48’inin çocuğu internetteyken hiçbir şekilde takip etmemesine karşın yalnızca yüzde 4’ü internetin olumsuz etkilerine karşı çocuklarını uyarıyor. Aynı araştırmaya göre çocuklarını internetin zararlı etkilerinden nasıl koruduğu sorulan ebeveynlerin yüzde 12’si “interneti sürekli kötülüyorum” derken, yüzde 32’si herhangi bir girişimi olmadığını belirtmiş.

Dijital dünyadan tecritle ifade özgürlüğü arasındaki denge

Kuşkusuz iki tutum da çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yaratmakta. Bununla birlikte gelecekte hukukî sorunlara yol açacağı da açıktır. Günümüz dünyasında interneti ve sosyal medyayı yalnızca kendi akraba ve arkadaşlarından ibaret gören ebeveynler, çocuklarının her anının görüntüsünü çekinmeden sosyal medya profillerinde paylaşabiliyor.  Bazı aileler ise çocuklarını internetten olabildiğince uzak tutmaya, sosyal medya hesaplarını baskıcı biçimde denetlemeye çalışıyor.

Çocuklarından izin almaksızın ya da verdiği kararların sonuçlarını algılayamayan çocukların özel hayatlarını teşhir eden, ileride rahatsız olabileceği ve hatta bazen çıplaklık içeren görüntülerini internete dağıtan ebeveynlerin çocuklarının özel hayatlarının gizliliklerini ihlal ettikleri aşikâr. Fakat bununla birlikte velayetini üstlendiği çocukların, kişisel verilerini, hiçbir şeyin kaybolmadığı internete saçarken ebeveynlerin herhangi bir kontrolünün bulunmaması hali de bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihlali sonucunu meydana getirecektir.

Diğer yandan çocuklarının internete erişimini ciddi anlamda kısıtlayan, bilişim çağında çocukları dijital dünyadan tecrit eden aileler, çocukların sosyal anlamda gelişimi bir yana çocuğun dijital ortama katılım hakkını ve ifade özgürlüğünü kısıtlamış olacaktır.

Sonuç olarak kuşak çatışmasının ve çocuklarının dijital ortamla daha sağlıklı bir ilişki kurabilmesi için, çocukların zararlı içerik ve etkilerden korunması ile çocukların bilgiye ulaşım ve dijital etkileşimi arasında ebeveynlerin daha hassas bir orantı kurması gerekiyor. Bununla birlikte devletin de bu orantının sağlanabilmesi için destekleyici çalışmalara girişmesi bir tür zorunluluk haline dönüşüyor.

Stj. Av. Umut Zorer