Skip to main content

Geçtiğimiz hafta 100’den fazla ülkede faaliyet gösteren dünyanın en büyük araştırma şirketlerinden birisi olan GfK’nın düzenlediği etkinlikte tüketici deneyimleri ve tercihleri konuşulurken birçok değerli veri paylaşıldı.

GfK’nın araştırmasına göre, 2016 yılında dünyada 1,4 milyar adet akıllı telefon satışı gerçekleşirken, Türkiye’de bu rakam 12,5 milyon adet olmuş. Bir önceki seneye göre ülkemizde adetsel anlamda yüzde 4’lük büyüme sağlanmış. Ürünlerin sıklıkla yenilenmesi ve kısa ürün döngüsü satışların artmasına en büyük katkıyı sağlarken 2016 yılındaki akıllı telefon satışlarının yüzde 31’i Çin’den gelmiş. Tüketicilere akıllı telefonların en büyük özelliği sorulduğunda ise sunduğu kolaylık ilk sırada yer almış.

Alışveriş yapılırken mobil cihazlardan fiyat karşılaştırma, ürün hakkında bilgi arama ve online değerlendirmeleri kontrol etmek en fazla yapılan üç şey olmuş. Bu yüzden markaların mobil uygulama ve web sitelerine yatırım yapmaya devam etmesi kaçınılmaz olacak.

Mobil ödemenin tüketiciye zaman kazandırması ve hızlı işlem imkanı sağlaması gibi sebeplerden dolayı kullanımın artacağı ve 2017 senesinde perakende sektöründe bir devrim yaratacağı bekleniyormuş.

Kişisel verilerin gizliliği tartışılırken 17 ülkede 22 bin tüketiciyle yapılan araştırmada insanların yüzde 27’sinin ödül veya özel hizmetler aldıkları takdirde  kişisel verilerini paylaşabileceklerini belirtmeleri aslında konunun gazete ve dergilerde yer aldığı kadar ciddi bir sorun teşkil etmediğini kanıtlamış.

Artık dijitalleşen tüketici teknolojiye tam ve kesintisiz  entegre olmak ve kişiselleştirilmiş mesajlar almak isterken aynı zamanda buradaki içtenliğe de önem verecek. Firmaların iletişim kanallarını kullanırken gönderdiği mesajlardaki içeriğe daha fazla önem vereceği bir döneme girilecek.

Teknolojiyi makine gibi görmeyen markalar kazanacak

Dijital tüketici hıza önem vermeye devam ederken karmaşık olan teknolojilere olan sabrı azaldığından akıllı teknolojiler tüketici alışkanlıklarını öğrenip kişiselleşen çözümler sunmaya devam edecek. İnsanlardaki kesintisiz dikkat süresinin son 20 senede 12 dakikadan 5 dakikaya düşmesi de markaların mesajlarını hedefe yönelik göndermesini zorunlu hale getirecek.

Bağımsız olmayı seven ve özgürlüklerine düşkün olan 1980-1999 arası doğumlu Y kuşağı ile 2000 yılı sonrası doğan, internet ve teknoloji ile büyüyen, oyuncak yerine tabletlerle oynamış Z kuşağına  ürün ve hizmet satmak zorlaşacak.

Tüketici sanal gerçeklik kavramını  çok çekici bulduğundan oyun oynarken VR satın almaya başlayacak. Sanal gerçeklik başta oyun sektörünü fazlasıyla büyütürken alışveriş, eğitim, turizm, sağlık ve eğlence gibi alanlarda da firmalar müşterilerine VR içerik hazırlayacak.

Akıllı evlerin sayısı artacak, güvenlik, ısınma, iletişim gibi şeyler otomasyona bağlanacak, elektronik ev aletlerinin kullanımında verimlik artacak. Akıllı buzdolabı, çamaşır makinesi, kamera ve ses sistemlerinin satış rakamları artış gösterirken kullanıcı deneyimi kritik önem taşıyacak.

Sağlıklı yaşama isteği giyilebilir teknolojilerin daha büyümesine önemli bir katkıda bulunacak. Kalori tüketimini, hareket seviyesini ve uyku seviyesini kontrol etmek isteyen tüketiciye etkileyici tasarıma sahip saatler sunulurken gelecek sene akıllı saatlerin akıllı telefonlara oranı yüzde 10 olacak.

Özetlersek, gelecekte bağlanabilirlik en önemli konu olurken birçok cihazın birbirine entegre olduğu dünyada tüketici duygu talep etmeye devam edecek. Bu teknolojik karmaşada tüketicisini makine gibi görmeyip onlara dokunabilen markalar rakiplerine fark atacak. Samimiyet her zaman olduğu gibi kazanacak mı, bekleyip göreceğiz.