Skip to main content

Teknoloji hiç bir döneminde hayatımızın akışına bu kadar direk müdehale etmemişti. Bir şey ne kadar çok hayatımızın içine giriyorsa o kadar tehdit oluşturuyor. “İki iki daha dört” dedikleri bir durum aslında.

Facebook hesabınızı çalıp sizmiş gibi arkadaşlarınızdan mesajla, “zor durumdayım, şu hesaba 100 TL atabilir misin,” diye mesajı atıp para çalanlar, yine sizmiş gibi siyasî sohbetler yapabilir. Unutmayın sizi sizden daha iyi tanıyan, analiz eden ve yönlendirebilen bir sistem şu an bulaştığımız. En özel anınızda sizinle baş başa kalabilen, sizi dinleyen, evin ortamını dahi dinleyecek kadar yetkili korkunç bir sisteme karşı açıkçası pek de iyi durumda değiliz.

Önceden neyi nasıl alabileceğimize karar veriyorlardı, şimdi kime ne zaman oy verebileceğimize

Sosyal medya içerik üreticilerine güvenme ve onların doğrularını doğru bulma konusunda zaten büyük sıkıntılar vardı. Şimdi üzerine bir de platformların güvenilmezliği eklendiğinde karşımıza çıkan tablo gerçekten korkutucu. Anlatılanların, gördüklerinizin pek çoğuna inanmayın, bir hizmet, ürün alacağınız zaman iyi araştırın sonra üzülürsünüz diyerek epeydir uyarılarda bulunuyorduk. Ancak kişisel verilerinizi çalıp, ne amaçla aldıkları belli olmayanlara çatır çatır satıyorlar diye uyarı konusunda biraz eksik kaldık. Genel olarak uyarılarda bulunuyorduk, “Her uygulamanın, sitelerin neleri kullanmasına izin verdiğinize dikkat edin, mikrofon, kamera dâhil izin vererek kullanıyorsunuz” diyerek işin nerelere gideceğini söyledik. Artık geçmiş olsun. Ne hastalıkları geçirdiğinizi, tatilde ne yapmayı sevdiğinizi, siyasî eğilimlerinizi, hobilerinizi, en yakın arkadaşlarınızı, alışveriş eğilimlerinizi her şeyi ama her şeyi ellerimizle bu sisteme dijital izler olarak bırakmış durumdayız. Bu veriler üzerinden reklam gösterimi en masum hareketmiş. Artık seçimlere müdahale edildiğini, seçme özgürlüğümüzün ne kadar da özgür irade ile yapıldığını biliyoruz. Her şeyi manipüle edebilecek verilere sahipler.

Bu gerçekten korkunç bir durum. Hele ki şimdi erken seçime hazırlanan bir ülke olduğunuzu da düşünecek olursak bu verilerin bu alanda da kullanılıp kullanılmayacağını nereden bileceğiz?

Eskiden cüzdanımıza ortak olanlar şimdi üzerimizden çok daha fazlasını kazanıyor! Hayatlarımızı parmaklarının ucunda satıyorlar…

Peki, ne yapacağız? İşte bu sorunun cevabını vermek çok da kolay değil. Nedeni ele geçirdikleri bilgiler ile uzun bir süre daha idare edebilirler. Ben Mark Zuckerberg’in özürlerine, güncellenmiş güvenlik politikalarına zerre kadar güvenmiyorum. “Eskiden de sevmezdim” derler ya, o hesap işte.

Şu aşamadan sonra sosyal medya kullanımlarınıza çok ama çok dikkat edin. Mevcut sistemi atlayabileceğiniz ve sizin ve çevrenizin istihbaratını yapamaz hale getirmek hatta onu yanıltmak için yapabilecekleriniz var.

• Dijtial dünya ile ilgili her şeye ama her şeye temkinli ve şüphe ile yaklaşın.
• Kimse size bedavadan bir güzellik yapmaz. Mutlaka karşılığında bir şey istiyordur. Bu tip şeylere hiç bulaşmayın.
• Facebook, Instagram, WhatsApp, Twitter ve türevleri ile ilgili çok dikkatli olun. “Oh, ne güzel sosyalleşiyoruz” demeyin. Yalan dünya! Bu uygulamalar sizin tüm bilgilerinizi temiz temiz arşivliyor. Her ne kadar çıkış şekli reklamları size daha doğru ulaştırmak olsa da, amaç dışı kullanıldığını artık çok iyi biliyoruz.
• Yine aynı uygulamalar sizin ortamınızı sürekli dinliyor! Aman dikkat!
• Sadece uygulamalar değil telefonların, tabletlerin, bilgisayarların, akıllı (!) televizyonların da sizi misler gibi dinlediğini unutmayın. Bu cihazları ilk kullanıma başlarken size onaylatılan sözleşmelerde mikrofon, kameraya erişim izni verdiğinizi unutmayın.
• Telefonunuzun yanında kendi kendinize bile konuşmayın.
• Yaşam alanlarınız içinde, mesela sohbet ortamlarında ya da yemek yerken teknolojiden uzaklaşın. Bu gerçek sosyalleşmeniz adına da çok iyi gelecektir. Deneyin!
• Sadece dinleme değil yazışmalarımızı da pek güzel takip ediyorlar. E-posta dâhil! Unutmayın!
• Gezdiğiniz siteler, hangi haberde ne kadar kaldınız, fare hareketleri kayıt altına alınarak analiz ediliyor.

Hazır taşlar yerinden oynamışken, yalan yanlış palazlanmış bazı konuları da düzeltmenin tam sırası. Günün sonunda kime sorsanız ne Instagram’ı ne YouTube’u doğru buluyor. Herkes şikâyetçi. Alternatif olmadığından, alıştığımızdan bir türlü de kopamıyoruz. Birbiriyle ilintili dijital dünyanın kanayan bir diğer yarasında sarmak için için bu bir fırsat olabilir.

Bu aralar pazarlama, fenomenlik ve influencer kavramları da yeniden şekillendirilebilir. Mevcut sistemin bir yere gitmeyeceği, tam ters teptiği gün gibi ortada. Peki, buna kimler nasıl karar verecek?

Dijital pislikten çıkmanın en önemli adımı etik ve itibara önem vermek!

Belki sıkılmışsınızdır ama benim uzun zamandır fazlaca önemsediğim dönüp dolaşıp konu edindiğim etik ve itibar. İhtiyaç olduğuna inandığım için yazmaktan usanmadığım önemli bir konu. Verilerimizin güvenliği, kimler tarafından kullanıldığı konusunun dışında dijital dünya yok olmayacağına da göre mevcut sistemin toparlanması gerekmekte. Kurumsal anlamda bu alanda çok çalışma yapılıyor. Bireysel anlamda, maalesef, istenilen noktanın çok ama çok uzağındayız. Bireysel anlamda dediğimizde de influencerlar, fenomenler onlar bu alana doğrudan giriyorlar. “Bana ne! İstediğimi yaparım! Kanal, hesap benim değil mi,” söylemlerini artık bir kenara bırakma zamanı geldi de geçiyor. Buna önem vermeyen içerik üreticilerini adam edecek tek bir yapı var! O da çok ama çok net para! Kurumlar, kurumların paralarını yöneten ajanslar buna dur diyebilir. Standartların güncellenmesi gizlilik sözleşmelerinin güncellenmesi kadar önemli. Bu fırsatı doğru değerlendiren, kurumlar, ajanslar, içerik üreticileri yeni dünyanın para kazananları olacaklar. Eğer bu konuda adım atma konusunda ayak sürüyenler olursa onları da takip etmenizi öneririm. Kısa zaman sonra yok olup gidişlerini yakından görme şansınız olur. Bu iş çok ciddi ve olacak. Bu tip yazıları pek çok meslektaşımdan daha önce yazmamın sebebi işin iki tarafında da bulunmam. Hem üreten hem ürettiren ve hem kurumsal dünya için kararlar verebiliyor olmam. Sinyaller çok ama çok şiddetlendi. Kurumların paralarını yöneten, dijital pazarlama dünyası, yaptığı yanlışlardan dolayı özellikle YouTube’u parayla terbiye ediyor. Yani, reklam pastasından pay almasını engelliyor. “Engellemek” derken, reklamlarını bu platformdan yayımlamıyor. YouTube son dönemde hiç atmadığı o geri adımları hızlı şekilde atıyor. İstenilen noktada mı? Şimdiki değil ama olacak. Olmazsa alternatifi çıkacak yoksa.

Bir diğer taraftan öyle “kemiksiz” diyeceğimiz vergisiz gelirlerin sonu geldi. Devlet dönen paraları duydukça haklı olarak bu işin peşine düştü. “Ben gencim, bilmiyordum” yok. Kazanıyorsan vergisini vereceksin. RTÜK vs konularına yerim kalmadı ama devam ederiz….

İki final cümlemiz var;
• Kim olursanız olun, bilgileriniz emin olun çok kıymetli. Onu korumak için elinizden geleni yapın! (Bir takipçim, “Biz kimiz ki, bizim bilgilerimizi kim ne yapsın,” yazmıştı bana, herkes değerli. Bunu unutmayın)
• Özellikle dijital pazarlama dünyası için ise; herkese söylüyorum: Profesyonel dünya yakın zamanda bu adımları atacak. Bakakalmayın!

Timur Akkurt