Skip to main content

Dijitalleşmenin ve yeni teknolojilerin toplumsal yaşama, sosyal hayatımıza etkisi ve hukuk sisteminin dijital çağda ihtiyaç duyduğu dönüşümü konuşmak için bilişim hukukçuları ile nesnelerin internetinden drone’lara farklı alanlardaki teknoloji yöneticilerini bir araya getirdik…

Savaş Önemli: Robotların yoğun bir şekilde hayatımızda olacağı diğer platform Endüstri 4.0 ve eminim o tarafta da hukukun artı ve eksileri en önemli gündemlerden biri.

Ali Rıza Ersoy: Endüstri 3.0’da bugünkü hukukta yeterli görünüyor. Sorun Endüstri 4.0’la başlayacak. Endüstri 4.0 yani sanayinin dijitalleşmesi alt bileşenlerinden ikisi hukuka çok fazla dokunuyor. İlki otonom robotlar. Bugünün robotları henüz yetersizler, kendilerine biçilmiş işlemleri yapıyorlar sadece. Biz şu ana kadar “Human to Machine” ve “Machine to Human”ı biliyorduk, ama Endüstri 4.0 ile birlikte M2M dönemi başlıyor. Makinelerin birbiriyle ve insanlarla konuşması ve karşılıklı bir öğrenme durumundan bahsediyoruz. Hukukun burada çok ciddi kafa yorması gerekecek. Çünkü bu süreçlerin tamamı yeni, en ufak sorunlar karşısında hali hazırdaki kanunlar eski kalacak. Geleceğin dünyasında sistemde insanı neredeyse sıfırlayacak fabrikalar olacak. İnsanlarla robotlar belli alanlarda yan yana çalışacaklar. Ve bir gün mutlaka bir robot bir insanı öldürecek. Orada hukuk nasıl bir çare üretecek? Kodu yazan mı? Robotu yapan mı? Robotu çalıştıran fabrika mı? Suçluyu bulmak için nereye bakacağımızı bilemeyeceğimiz bir dünya ile karşı karşıya kalacağız. Diğer önemli başlık ise siber güvenlik. Bugün genç Rus hacker’lar Bursa’da bir fabrikanın sistemini hack’liyor sonra patronu arayıp para istiyor. Patron da korkup kimseye söylemeden parayı ödüyor. Düşünün şu anki fabrikalarımızın büyük çoğunluğu internete bağlı değil. Şu anda sadece bilgisayarlarımız cep telefonlarımız bağlı. Yarın buzdolabımızın, çamaşır makinemizin vs. bağlı olacağını düşünün.  Gerçek manada nesnelerin interneti çağında aynı şekilde fabrikalar da tüm birimleri ile bağlı ve dünyaya açık durumda olacak. Dolayısıyla siber suçlara karşı hukukun çok caydırıcı cezaları öngörmesi gerekecek.

dijital hukuk 5

Volkan Dülger: Fabrikaya gidiyorsunuz, fabrikanın etrafı duvarlarla çevrili. Duvarların üzerinde tel örgüler, kameralar, özel güvenlikçi iri kıyım adamlar, kimi yerde köpekler var. Yani bu şirkete duvarı atlayıp girme gibi bir şansınız yok. Ben o şirkete girip, vidayı, tornavidayı, örneğin çamaşır makinesi üretiyorsa onu alıp ne yapacağım. Benim bu tehlikeye girmeme gerek yok. Ben oturduğum yerden adamın veri tabanını uçuruyorum ya da adamı kilitleyip şantaj yapıyorum. Hukukçular olarak bu şirketlere siber güvenlikte ne yaptınız diye sorduğumuzda cevap “O ne ki?” oluyor genelde. Bu bir politika işi, şirketlerin siber güvenlik alanında bir politikaları olmalı. Herhangi bir saldırı durumunda şirketin BT uzmanını değil bu işin uzmanlarını çağırmalı. Şirketin BT uzmanının en ufak müdahalesi veri bütünlüğünü bozuyor ve delilin hukuka uygunluğu kalmıyor. Bu duruma biz hukukçulara yapacak bir şey kalmıyor. İşin  yaptırım kısmı ise bu işin yüzde 10’u. Öncelikle siz güvenlik önleminizi almalısınız. İngiltere’de mahkeme bilişim suçları işleyen birinin internet erişimini sınırlayabiliyor. Bizim şu anda bu tür önlemlerimiz yok.

Savaş Önemli: Özellikle veri güvenliği konusunda globalde de operasyonu olan bir firma olarak Blesh Türkiye’yi nasıl değerlendiriyor?

Uğur Gökdere: Özellikle temel bakış açılarında bazı farklılıklar var. Bildiğiniz gibi mobil uygulama geliştiricilerin kullanıcılardan onların verisini kullanmakla ilgili izin alma konusu gündemde. Temelde yaptığımız işlerde akıllı telefonlarla ve mobil işletim sistemleri ile iç içeyiz. Android 6.0’a kadar uygulamayı indirirken konum iznini bütün izinlerle birlikte alıp devam ediyordunuz. iOS’ta ise uygulama indirilirken size hiçbir şey sormaz. İndirip açtıktan sonra size lokasyon verisi izni sorar. Bu bağlamda iPhone’un deneyiminin daha iyi olmasından dolayı Android de 6.0 ile birlikte bu konum izinleri sorma mevzusu değişti. Kullanıcıya her veri tek tek sorulmaya başlandı. ABD’de hukuk sistemiyle teknoloji bir arada gittiği için bu izinlerle işler devam edebiliyor. Türkiye’de ise mobil reklamcılıkla ilgili şöyle sıkıntı var. Bizim mecralarımız korkuyor. Kullanıcıya reklam yapabilmek için kullanıcı lokasyon izni vermiş mi? Vermiş, tamam. Ama yetmez; “Bizim hukukçudan gelen bir metnimiz var, ona da bir onay alalım biz, ne olur ne olmaz” gibi bir durum var. Türkiye’de maalesef teknoloji ile hukuk arasındaki boşluk ABD’den daha fazla. Mobil reklamdan kazanılan gelir bizde daha düşük maalesef. Bu yüzden mobil uygulama tarafındaki deneyimlerde zaman zaman zorlanıyoruz.

Sayfalar: 1 2 3 4