Skip to main content

Seslendirme sanatçısı, yazar ve TV sunuculuğu şapkalarına son yıllarda bir de YouTube programcılığı ekleyen Yekta Kopan günlük hayatında da dijital çağa fazlasıyla ayak uydurmuş bir isim. Teknolojik gelişmeleri çok yakından takip eden ve her işini mobil uygulamalarla halleden Yekta Kopan ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Dijital dünya sizin için ne ifade ediyor? Kendinizi dijital çağa ayak uydurabilen biri olarak görüyor musunuz?

En basit şekliyle söyleyeyim; şimdiki zaman. Dünyanın ortak dili. Dijital çağ/birey ilişkisi bizim kontrolümüzün dışında bir konumda artık. Bence artık bu sorunun çok ötesine geçtik hep birlikte. Bir teknolojiyi değerlendirirken, kişisel olarak yaşamımı kolaylaştırmasından öte iyi bir geleceğe olan katkısına bakmaya çalışıyorum.

Mobil uygulamalarla aranız nasıl? En çok kullandığınız 3 mobil uygulama hangisi?

Sosyal medya, müzik, navigasyon ve dergi/gazete uygulamalarını bir kenara koyarak cevaplayayım. Çünkü onlar artık her an elimin altında. Tabii, bir de çok seyahat eden biri olarak uçak biletlerimi aldığım uygulamalar var. Bankaları da bir kenara koyacağız bu durumda. Böyle gidersek istediğiniz üç uygulamaya geçemeyeceğim, çünkü her işini mobil uygulamalarla halledenler arasına girmişim çoktan. Ama sorunuzu havada bırakmak istemem. Bunların dışında en çok kullandıklarım: YouTube, IMDB ve Pocket.

Son dönemde sesli kitap uygulamalarının giderek yaygınlaştığını görüyoruz. Bir seslendirme sanatçısı olarak kitap ya da dergi dinleme işine nasıl bakıyorsunuz?

Bu tip uygulamalar, dijital çağın “sosyal sorumluluk” bilincini oluşturan uygulamalar. Çok önemsiyorum. Sadece görme engelliler için değil bu uygulamalar; kitap okumak konusunda türlü bahanelere sığınanlar, zamanını yönetemeyenler, aklınıza kim gelirse sesli kitap uygulamalarından faydalanabilir. Benim de kitaplarım bu uygulamalar aracılığıyla isteyenlere ulaşıyor. Hayatını kitap okumak üstüne kurmuş biriyim ben. Dolayısıyla kitabı okurla buluşturan her anlayışı ve uygulamayı önemserim.

Sosyal medya sizin için ne anlama geliyor? Vakit harcamaktan en fazla keyif aldığınız ve efektif bulduğunuz sosyal ağ hangisi? 

Sosyal medya, dijital dünyanın en zeki ve en haylaz çocuğu. Hani, ailenin zeki olduğu için haylazlığına göz yumulan çocuğu vardır ya, biraz ona benziyor. Zekâsını, iyi yönde kullandığı anda hayran olmamak elde değil. Tam tersini yaptığı anlar da oluyor. Bilgiyi, tekellerden çıkarıp demokratikleştirmesi açısından çok değerli buluyorum. Bu değer, yıllar içinde şekil değiştirdi. Doğru bilginin azalmasına ve yoğun bir kakofoniye neden oldu. Şu anda sosyal medya ortamında büyük bir uğultu var. O uğultunun içinde bize iyi gelecek melodiyi duymakta zorlanıyoruz artık. Herkes kendi mahallesinin uğultusu içinde, şiddetli bir baş ağrısı yaşıyor. O baş ağrısı, büyük bir oyunun içinde olduğumuz duygusunu güçlendirmekten başka işe yaramıyor. Bu duygu da daha öfkeli hale getiriyor bizi. Hep söylerim, dijital çağın bugününde sorun bilgiye ulaşmak değil. Sorun, “doğru” bilgiye ulaşmak. Sosyal medya, bu “doğruluk”un giderek kaybolduğu bir alan olmaya başladı. Artık “mutlak bilgi” çağında değiliz, bu çağ “muğlak bilgi” çağı. Ben Twitter, Instagram ve Facebook kullanıyorum. Zaman zaman değişiyor ilgi gösterdiğim sosyal ağ.

Gelecek ile ilgili sizi en fazla heyecanlandıran teknoloji hangisi?

Bakın bu konu çok önemli. Şöyle ki, dijital çağın içinde olduğunu kabul eden bizler, artık yarını düşünmeliyiz. Dünya, yarın dünden daha mı iyi olacak, bilmiyorum. Ama her ne olacaksa, bugün konuştuğumuz-ilgilendiğimiz konuların yansımalarıyla olacak. İnsan ömrünün uzaması değil ama ALS, Alzheimer ve kanser gibi kimi hastalıkların tedavisi konusundaki gelişmeler çok heyecanlandırıyor beni. Teknolojinin bu yöndeki atılımlarını elimden geldiğince ilgiyle takip ediyorum. Küresel iklim değişikliği konusundaki çalışmaların takipçisi olmamız gerektiğine inanıyorum. Teknolojik gelişmeleri takip ederken, bir yandan dünyadaki gelir adaletsizliğini de takip etmemiz gerekiyor.

Bilim kurgu ya da teknoloji odaklı diziler ya da programlardan takip ettikleriniz neler?

Bir seslendirme sanatçısı olarak Mr. Robot dizisinin Türkiye yayınında Christian Slater’i konuşuyorum. Bir izleyici olarak en son izlediğim diziyi örnek verebilirim. Netflix’in Almanya çıkışlı dizisi “Dark”.

Uzun yıllar konvansiyonel alanda işler yapan biri olarak YouTube’da program yapmanın size göre farklı, kolay ya da zor olan tarafları neler oldu?

Hiçbir zorluğu olmadı diye başlayayım. Eğer bir zorluk varsa, üretimden değil benim yeni bir anlatım diline adaptasyon sürecimden kaynaklanırdı. Ama onu da Allianz ve Motto Müzik’i hazırlayan Patika Yapım sayesinde hiç hissetmedim. Kolektif bir iş bu. Ben sadece yemeği masaya getiren kişiyim. O yemeğin nasıl hazırlandığı önemli. İşte bu noktada, ekibin algısı devreye giriyor. Hem Allianz cephesinde hem de Patika cephesinde bu işin ortağı olan isimlerin hepsi, sizin deyiminizle konvansiyonel yayıncılık dinamiklerini iyi bilen isimler. Önemli olan geçmişin bilgisini, geleceğe taşıyacak heyecana ve araştırmacı ruha sahip olmak. Doğru bilgiye ulaşmak için her gün yeniden öğrenci olmaya hazır olmak. Bana şu ana kadar sorduğunuz bütün sorular, bizim aramızda konuştuğumuz konular. Böyle bir ortamda zorluktan söz edemem. Allianz Motto Müzik, bana harika bir hareket ortamı sundu. Sadece benim yaptığım Noktalı Virgül programı için değil, platformun bütün programları için söyleyebilirim bunu.

Yeni nesil influencer’lar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu sorunun cevabını “influencer” olgusuna hazırlıksız yakalanan markalar vermeli bence. Büyük bir algı kirliliği var bu konuda. Zamanla taşlar yerine oturacaktır diye düşünüyorum.

Y ve Z kuşağının dilinde uzun zamandır Z kuşağını ve bu kuşağın hayatı bakışını anlayamadıkları yönünde bir sitem var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu kuşak ayrımlarının son zamanlarda insanları “çekmeceler”e koymak için zorlanan bir kavram olduğunu düşünüyorum. Kuşaklar arasında bu kadar keskin ayrımlar yok. Zamanın ruhunu belirleyen biraz da bu geçişkenlik zaten. Bu kadar keskin ayrımlar yapmak, insanın “biricikliğini” görmezden gelmek oluyor.

YouTube ya da X bir dijital mecrada bu yeni nesli etkilemenin bir formülü var mı sizce?

Böyle bir formül varsa, ben bilmiyorum. Allianz Motto Müzik’teki üretimimizde bir takım formüllerin peşinde değiliz. Biz sadece iyi, kalıcı ve değerli içerikler üretmeye çalışıyoruz. Yayımladığımız her videonun arkasında durabilmekten, zamana yenik düşmeyeceğine inanmaktan başka bir formülümüz yok. Bütün bu karmaşanın içinde bir “ortak zihin” oluşturmaya çalışıyoruz sadece.